Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) iki büyük destekçisinden yoksun kalınca üzerindeki baskılar daha çok artmaya başladı. Aynı zamanda ona tabi olan Müslümanlar da zulüm ve işkenceye uğruyorlardı. Mekke artık yaşanabilecek bir yer olmaktan çıkmıştı.
Nübüvvetin 11. yılında, (miladi 621) Recep ayının 27. gecesi, Hz. Muhammed (s.a.s.) Rabbimiz Allah tarafından miraç ile şereflendirildi. Bu olay İsra Süresinde şöyle anlatılmaktadır: “Kulu (Hz. Muhammed (s.a.s))’i geceleyin Mescid-i Haramdan (Kâbe) O’na bir kısım ayetlerimizi göstermek için çevresini bereketli kıldığımı Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir.
O gece Hz. Muhammed (s.a.s) Cebrail tarafından Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya ve oradan da kâinatın esrar ve mucizelerini göstermek için semanın en üst noktasına varıp, Cenab-ı Allah’ın huzuruna götürüldü. Miraç hadisesi, Hz. Muhammed (s.a.s)’ın son peygamber olduğunun ve İslam’ın Kıyamet Gününe kadar insanlığa rehberlik edeceğinin bir işaretidir. (Siret Ansiklopedisi S.27)
Miraç ve Hz. Ebubekir (r.a.) nasıl “Sıddık” oluşu
Hz. Muhammed (s.a.s) İsrâ ve Miraç hâdisesini Kureyş müşriklerine haber vereceği zaman:
–Ey Cebrail! Kavmim beni tasdik etmez!” dedi. Cebrail (a.s)
–Ebubekir Sen’i tasdik eder. O sıddîktır.” buyurdu. (İbn-i Sa‘d, I, 215)
Nitekim müşrikler, Miraç hâdisesini duyduklarında, derhâl Hazret-i Ebubekir’e koştular:
–Arkadaşın, bir gece içinde Mescid-i Aksa’ya gittiğini, oradan da göklere çıkıp sabah olmadan tekrar Mekke’ye geldiğini söylüyor. Bakalım buna ne diyeceksin?” dediler. Hazret-i Ebubekir (r.a):
-Bu söylediklerinizi O (s.a.s)’mi söylüyor? Müşrikler heyecan ile cevap verdiler.
-Evet, çıldırmış işte şaşırmış, sen de gör bak arkadaşının nasıl biri olduğunu. Hz. Ebubekir tereddüt etmeden tebessümle cevap verdi.
–O (s.a.s) ne söylüyorsa doğrudur! Çünkü O’nun yalan söylemesine imkân ve ihtimâl yoktur! Ben, O’nun her getirdiğine peşinen inanırım. Deyince. Müşrikler tekrar:
–Sen O’nu tasdik ediyor ve bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğine inanıyor musun? dediler. Hazret-i Ebubekir (r.a):
–Evet! Bunda şaşılacak ne var? Vallahi O bana, gece veya gündüzün herhangi bir vaktinde kendisine Allah’tan haber geldiğini söylüyor da ben yine O’nu tereddütsüz tasdik ediyorum. Dedi. Daha sonra Ebubekir (r.a), o sırada Kâbe’de bulunan Peygamberimizin yanına gitti. Olanları bizzat kendisinden dinledi ve:
–Sadakte (doğru söyledin) Yâ Resûlullah!.. Dedi.
Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.s) de O’nun bu tasdikinden gayet memnun kalarak cihanı aydınlatan tebessümüyle Hazret-i Ebubekir’e:
–Ey Ebubekir! Sen «Sıddîk»sın!. Buyurdular. (İbn-i Hişâm, II, 5)
Hazret-i Sıddık’ın Miraç hâdisesinde sergilediği bu kalbî sarsılmazlık ve tereddütsüz bir şekilde Allah Resul’ünü tasdik edişi, ancak kalbinin kazandığı iman kuvvetiyle izah olunabilir. Hazret-i Sıddık’ın bu kalbî mukavemetinin karşısında Hazret-i Ali (r.a) O’na:
-Sen, şiddetli kasırgaların hareket ettiremediği ve şiddetli sarsıntıların yerinden oynatamadığı ulu bir dağ gibiydin!” buyurmuştur. (Ebû Nuaym, Ma‘rifetü’s-Sahâbe, I, 264.)
Biz de her Miraç Kandili geldiği zaman Hz. Ebu Bekir (r.a)’ın dediği noktadan bakarız çatlak seslere aldırış etmeden.
_O (s.a.s) söylüyorsa doğrudur.