Hz. Muhammed (s.a.s)’in daveti üzerine İslam ile şereflenenlerin sayısının giderek artması ve İslam’ın insanlar arasında yayılması karşısında nasıl tedbir almaları gereğini konuşmak için Kureyş müşrikleri *Dâru’n-Nedve’de toplandılar.
Ebu Cehil’in teklifi ile Hz. Muhammed (s.a.s)’i öldürmeye karar verdiler. Bu kararın yerine getirilmesi için de Ömer Bin Hattap gönüllü oldu.
Otuz üç yaşında gücü ve hiddeti ile meşhur Ömer kılıcını kuşanarak yola düştü.
Yolda Abdullahoğlu Nuaym’e rastladı. Nuaym baktı ki, Hz. Ömer kılıcını kuşanmış, hiddetli hiddetli gidiyor.
-Hayrola Ömer nereye böyle?” diye sordu. O da:
-Arapların arasına ikilik düşüren, Muhammed’i öldürmeye gidiyorum” diye cevap verdi.
Nuaym:- Senin işin çok zor. O’nun etrafında arkadaşları zırh gibi onu koruyor. Bu işi başarsan bile Abdimenafoğulları seni sağ bırakmazlar. Sen bu işten vazgeç. Dedi
Ömer hiddetlendi:-Sen de mi, O’nun safına geçtin. O zaman önce senden başlayayım. Diyerek Nuaym’ın üzerine yürüyünce korkan Nuaym:
-Yâ Ömer! Sen önce kendi ailene bak, enişten ve amcan oğlu Saîd ile kız kardeşin Fâtıma Müslüman oldular. Deyiverdi.
Deliye dönen Ömer, eniştesinin evine yöneldi. İçeride Habbab İbn-i Eret yeni Müslüman olan çifte İslam’ı anlatıyor, Kuran-ı Kerim okuyordu. Ömer’in geldiğini işitince, Habbâb ve Okunan sayfaları sakladılar. Ama Ömer okunan şeyi duymuştu.
-Şu işitmiş olduğum ses ne idi?
-Aramızda konuşuyorduk. Bir şey okumuyorduk dediler. Ömer daha bir celallendi.
-Siz ikiniz Muhammed’in dinine girmişsiniz bana söylendi. Diye gürledi. Eniştesi Hz. Said (r.a) bir ümit yumuşak bir sesle kayınbiraderine seslendi:
-Ey Ömer! Biz Hak ve gerçek din İslam ile şereflendik. Sen de İslam’ın hak din olduğunu hala göremedin mi? Deyince. Ömer kudurdu. Eniştesini yakalayıp yere çarptı. Hz. Fatıma (r.a) kocasını kurtarmak isteyip araya girince şiddetli bir tokat ile yere savruldu. Yüzü kan içinde kalmıştı. Düştüğü yerden dişi bir aslan edası ile ağabeyine gürledi:
-Evet! Müslü¬man olduk. Allah’a ve Resulüne iman ettik! Ey Ömer! Bizi öldürsen de dönecek değiliz. Ömründe hiçbir zaman kendisine karşı gelmemiş olan kız kardeşinin haykırışı ve imanlı duruşu karşısında Ömer sarsıldı.
Aklı başına gelir gibi oldu. Kardeşinin kanlı yüzüne bakmaktan utandı. Yüreğine pişmanlık ateşi düşüverdi. Yumuşak bir sesle kardeşine seslendi.
-Biraz önce okuduğunuz şeyleri bana getirin dedi. Hz. Fâtıma (r.a):
-Sen bu halde iken okuduklarımıza da saygısızlık edersin. Deyince. Ömer:
-Korkmayın!. Söz okuyup size geri vereceğim. Hiçbir zarar da vermeyeceğim diyerek yemin etti. Kardeşi bu tavır karşısında Ömer’in Müslüman olacağını umarak:
- O sayfalara dokunmak için temiz olmak gerekir. Kuran-ı Kerim’e ancak temiz olanlar dokunabilir. Önce temizlenmen gerek.
Deyince Ömer işin ciddiyetini idrak etmeye başladı. Ömer kalkıp yıkandı. Fâtıma da ona sayfayı verdi. Ömer okudu, okudukça içi değişti. Kalbi nurlandı.
“Bismillâhirrahmânirrahîm, Tâhâ! Mâ enzelnâ aleyke’l-Kur’âne li¬teşkâ illâ tezkiraten limen yahşâ,...
(Rahman ve rahim Allah’ın adıyla, Tâhâ! (Ey Muhammed!) Biz, Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik…..) diye devam eden ayetleri okudu. Okudukça nurlandı.
Ömer:-Bu, ne hoş, ne güzeli ne şerefli kelâm! Bundan daha güzeli olamaz! Dedi. Ömer’in sözlerini duyan Habbab saklandığı yerden çıktı:
-Ömer sana müjde olsun. Allah Resulünün duası senin hakkında gerçekleşsin. Dün gece Allah Resulü:
.-Allah’ım! İslamiyet’i, iki Ömer’den biri ile kuvvetlendir.» diyerek dua etti. Bugün buna en yakın sensin Ya Ömer. Dedi.
Ömer’in hali gittikçe değişiyor bambaşka bir Ömer oluyordu: Sesi şaşkın, müşfik, imdat isteyen bir insan kadar çaresizdi sanki. Bir an önce O’nu (s.a.s) görmek istiyordu.
-Resûlullah şimdi nerededir? Diye sordu. Ondan Allah Resulüne bir zarar vermeyeceğin dair söz aldılar. Habbâb ile yola düştüler.
Hz. Muhammed (s.a.s) Erkam Bin Erkam’ın evinde yeni Müslüman olan Hz. Hamza da aralarında olmak üzere oturuyorlardı. Kapı çalındı.
-Kim O?
-Ömer İbn-i Hattap! Ömer’i ve İslam’a düşmanlığını bildikleri için kapı açılmadı. Hz. Bilâl-i Habeşî (r.a.), kapının arasından baktı. Ömer’in kılıcını kuşanmış olarak geldiğini görünce:
-Yâ Resûlullah! Ömer Kılıcını kuşanıp gelmiş! Onun şerrinden Allah’a sığınırız. Bilal Habeşli bir köle iken Müslüman olmuştu. Ümeyye Bin Halef’in kölesi idi. Müslüman olduğunu açıkça söylediği için Ümeyye ona çok işkenceler yapmış. Kızgın kumların üzerinde, güneşin en sıcak saatlerinde üzerine taşlar koyarak eziyet etmişti. Ama O dönmemişti. Hz. Ebu Bekir tarafından Ümeyye ’den alınıp özgür kalana kadar işkenceler altında yaşamıştı.
Allah’ın Arslan’ı Hz. Hamza (r.a.):
-Bırakın onu, gelsin! Eğer, hayırla geldi ise ne ala, şer için gelmişse onu kendi kılıcı ile öldürürüz! dedi.
Hz. Muhammed (s.a.s):- Açın kapıyı gelsin! Hz. Bilal(r.a) kapıyı açtı.
Peygamberimiz ayağa kalktı. Ömer gelince O’nu elbisesinin toplandığı yerden ve kılıcının bağından tuttu. Kendisine doğru çekti:
-Ey Hattâb’ın oğlu! Niye geldin? Vallahi, Velîd ibn-i Muğîre gibi, senin hakkında da Yüce Allah’ın, rezil ve rüsvay edici şiddetli ayetler indirdiğini görmek iste¬miyorum! Sen sonuna kadar bu hâlde sürüp gidecek misin?! Dedi ve sonra da, Allah’ım! Bu, Hattâb’ın oğlu Ömer’dir! Allah’ım! İslâm dinini Hattâb’ın oğlu Ömer’le kuvvetlendir!” diye dua ve ilticada bulundu. Ömer, Peygamberimiz ’in manevi heybetinden sarsılmış ve iki dizi üzerine yere çökmüştü:
-Yâ Resûlullah! Ben, Allah’a ve Resulüne, onun Allah’tan getirdiklerine iman etmek için geldim!” deyince, Peygamber Efendimiz tekbir getirdi. Orada bulunanlar da tekbir getirdiler. Tekbir sesleri, Mekke sokaklarını çınlattı! Mescid-i Haram’da bulunan müşrikler bile bunu işittiler.
Ömer kırkıncı Müslüman hem ne Müslüman. Allah’a gizli ibadet olmaz diye haykıran da O (r.a)
Devam edeceğiz inşaAllah…