Kuş gribi vakalarının zirvede yaşandığı, kanatlı kümes hayvanlarının itlaf edildiği 2006 senesi idi. Mesaim bitmiş, bir dosta uğrayıp oradan eve gideceğim.
Hava oldukça soğuktu. İkinci katın merdiven sahanlığında gördüm yavru güvercini. Tüyleri henüz tam oluşmamış olduğu için akşamın serinliği ile üşüdüğünü de hissediyordum. Binanın havalandırma boşluğunun bir yerlerine annesi yuva kurmuş besbelli. Bu yavrucak da biraz palazlanmaya başlayınca yuvaya sığamamış. Havalandırmadan merdiven boşluğuna düşmüş. Kuş gribi çekincesi ile bir an dokunmak istemedim. Sonra “suphanallah” dedim. Aldım yavruyu.
Hasan Abi’nin yanına çıktım. Bir karton kutu istedim. Belki iş hanında bir köşede durur. Günlük yemi-suyu verilir, uçacak kadar olunca salınır. Sonra o yolunu bulur diye düşündüm. Hasan Abi ile düşüncemi paylaştım. Burada kalsa günlük su ve yiyecek verilirse bir aya kalmaz uçacak hale gelir dedim.
-Aman dedi Hasan Abi;
-Burada kokar olmaz. Hem bırak dedi ne kedilerin rızkını alıyorsun? Gülerek.
-Doğanın dengesini bozma diye de ekledi.
Latife ettiğini biliyordum da orada kalamayacağını da anladım yavru güvercinin.
Karton kutunun yanlarından delikler açtım. Kutuyu kucağıma aldım. Yaklaşık 45-50 dakikalık yürüme yol var eve. İnsanlar kuş gribi hastalığından dolayı kuşlardan ve özellikle tavuklardan o kadar korkuyorlar ki o günlerde. Tepki olur çekincesi ile dolmuşa ve otobüse de bin(e)medim. Akşam sporu oldu eve yürüyerek gittim.
Çocuklar ve eşim çok sevdiler yavru güvercini ama kararımız gereği elimizi sürmeyecektik. Sadece yemini suyunu dökülmeyecek şekilde kaplarla kutunun içine koyacağız. Uçacak kadar gelişince de serbest bırakacağız.
Daha büyük bir karton kutu ayarladık balkonumuza koyduk. Tabi üşümesin diye içini yumuşak ve sıcak tutacak bezlerle destekledik. Eşim onunla ilgilenmeye başladı. Ama aldığımız karara hepimiz uyduk elimizi de sürmedik. Hem insana alışmasın istiyorduk. Hem hastalık riskinden korkuyorduk. Artık günün ilk işi misafirimizi kontrol etmek, yemini suyunu tazelemek oldu. Dokunmadan. Dokunabilecek kadar yakın ama uzaktan sevdik.
Zaman dediğimiz hızlı akan bir su gibi geçip gidiyor. Ömür sermayesi de bitiyor. Yavru Güvercinimiz birkaç hafta içerisinde hızla gelişmeye devam etti. Kanat ve kuyruk tüyleri güzelleşti. Kanatlarını çırpmaya bir nevi uçma idmanları yapmaya başladı. Sanırım bir ay kadar olmuştu akşam eve geldiğim zaman eşim hüzünlü bir sesle:
-Yavru gitti dedi… Bir an algılayamadım.
-Yavru?
-Güvercin yavrusu…
-Hadiii…
-Gidecekti ama dedim buruk bir tebessüm ile.
Uçabilmişti demek ki ne güzeldi ama çocuklarda eşim de üzülmüştü. İnsan hemen bir gönül bağı kuruveriyor böyle zamanlarda. Biraz üzerinde konuştuk. Ne güzel mübarek bir iş yapmıştık.
Yavru gideli iki hafta kadar oldu. Biz unuttuk. Normal hayatımıza devam ettik. Bir akşam eve geldim. Eşim:
-Yavru geldi dedi.
-Efendim. Ne yavrusu?
-Sen de hemen unutuyorsun. Yavru güvercin yok mu? O işte geldi.
Hayvanlardaki vefa duygusunu ve yaşadıkları, büyüdükleri yerlere sahiplenmelerini bildiğim için çok şaşırmadım. Zaten nereye gidecekti ki? Eşim anlatmaya devam etti.
-Balkona çıktım, çamaşır teline konmuş öylece bana bakıyordu. Baktım inceledim bizim yavru güvercin olduğunu anladım. Unutmamıştı geri döndü diye sevindim. Hemen yem atayım istedim ama uçtu gitti dedi.
-Teşekkür için gelmiştir dedim. Birçok insanda olmayan bir vefa duygusu ile balkonumuza gelen güvercinimiz bizi mutlu etmişti. Sanırım bir iki gün sonrası idi. Eşim dedi ki:
-Bil bakalım ne oldu?
-Bilemedim? Dedim. Nedir?
-Güvercin bugün gene geri geldi.
-Ne kadar güzel dedim bak ya şuna kendini unutturmuyor demek ki buralarda…..
-Öyle değil yanında eşi de vardı…
-Anlamadım?
-Eşi de vardı bu kez iki tane geldiler. Balkonda durdular. Uçup uçup geri geldiler. Sonra ikisi de uçup gittiler dedi. Bu güzel hal karşısında gözleri kızarmıştı. Duygusal kadın ağlamıştı.
Sonra ki zamanlardan bir gün evimizin çatısında güvercinler gördüm. Çatının altında yuva yapmışlar. Eşime dedim ki:
-Evin çatısında güvercinler var. Güvercinler her eve yuva yapmazlar. Bizim evi sevmişler ne güzel dedim. Berekettir. Çatıyı kirletirler ama iki güvercin ne kadar kirletecek ki? Eşim gözlerini büyüterek baktı ve
-O güvercinler bizim güvercinler dedi. Eşini de aldı geldi bizi terk etmedi.
Yıllardır oradalar. Çoğalıyorlar bir kısmı başka yerlere gidiyor olmalı ki çok fazla değiller en son saydığım zaman 12 kadar idiler. Bu yazıya sebep olan bir yavru güvercin sevdası ve artık çokça hasretini çekmemize rağmen insanlarda pek göremediğimiz vefası oldu.
Zaman zaman çatı katında yufka ekmeği pıtıl yaparız. Hem sohbet etmek, birlikte zaman geçirmek, ateş başında oturmak, yarenlik etmek güzel şeydir. Böyle bir gün idi. Hamur leğenini alıp çatıya çıktık. Sobayı yaktık. Eşim hamurları hazırlarken çatıdan güvercinler kanatlandılar.
Birbirimize bakıp:
- Bizim güvercinler dedik. Sonra da döküldü sözcükler:
Bir yavru güvercin sevdası olsa idi yaşadığımız.
Senelerce iyilik çatısının altında kalabilsek.
Ömrünü vefa üzere yaşayan, özlenen nadir ve güzel insanlar için.