Mekkeli müşrikler yaptıkları zulüm ve baskılarla Hz. Peygamber ve ona inanan ilk Müslümanları kendi şehirlerinden çıkıp başka bir diyara hicret etmeye mecbur bıraktıkları gibi, hicret edip sığındıkları Medine’de de onları rahat bırakmıyorlardı. Medine’deki Arap kabilelere gönderdikleri tehditlerle onları, Müslümanları himaye etmekten vazgeçmeye zorluyorlardı. Müslümanların Medine’de güçlenmesini, kendileri ve ticaretleri ve gıda ikmalleri üzerinde bir tehdit olarak görüyorlardı.
Böylece, önce Kureyş’in başlattığı baskı ve saldırılarla iki taraf arasında bir savaş durumu ortaya çıkmış bulunmaktaydı. Hz. Peygamber’in amacı, doğrudan silahlı mücadeleye girmek yerine Mekke’yi çembere almak, eskiden beri Kureyş’le iş birliği yapan kabileleri kendisine bağlamak ve kuzeye (Suriye ve Irak) giden kervan yollarını kontrol ederek Kureyş’in Müslümanlara yönelik saldırı ve baskılarını önlemekti.
Kısa zamanda sonuç veren bu stratejinin önemli tezahürlerinden biri Bedir Gazasıdır. Bedir Gazası; Medine’nin 120 km. kadar güneybatısında, Kızıldeniz sahiline 33 km. uzaklıkta, Medine Mekke yolunun Şam kervan yoluyla birleştiği yerde gerçekleşti. Burada kervanların konak yeri olan Bedir adlı küçük bir kasaba vardı. Kureyşliler’e ait büyük bir ticaret kervanı Ebu Süfyan idaresinde Şam bölgesine gitmişti. Bundan haberdar olan Hz. Peygamber ashabıyla istişare etti ve bu kervanı Mekke’ye dönerken uğrayacağı Bedir’de ele geçirmek amacıyla bir askerî sefer kararı aldı.
Hz. Peygamber Medine’de kendisinin vekili olarak âmâ sahabe Abdullah b. Ümmü Mektûm’u bıraktı. Mus‘ab b. Umeyr, Hz. Ali ve Sa‘d b. Muâz’ın sancaktarlık yaptığı İslam ordusu, yetmiş dördü Mekkeli Muhacirlerden, geri kalanı Medineli Ensar’dan olmak üzere toplam 314 kişiden oluşuyordu. Kısıtlı imkânlarla tedarik edilen yetmiş deve ve iki ata Müslümanlar sırayla biniyorlardı. Ashabın itirazına rağmen Hz. Peygamber de deveye nöbetleşe biniyordu.
Şam bölgesinden dönmekte olan Kureyş kervanı Hicaz bölgesine yaklaştığı sırada Ebu Süfyan Müslümanların baskın yapacağını haber aldı ve Mekke’den yardım istedi. Aynı zamanda kervanın pusuya düşmemesi için güzergâh değiştirdi ve seyrek kullanılan sahil yolunu takip etti. Kervanda malı bulunan Kureyş kabilesi mensupları, iki-üç gün içinde hazırlıklarını tamamladılar ve mallarını kurtarmak için Ebu Cehil kumandasında, tam teçhizatlı yaklaşık 1000 kişilik bir ordu ile Mekke’den yola çıktılar. Kureyş ordusu yolda kervanın kurtulduğuna dair bir haber aldı. Bunun üzerine içlerinden bazıları savaşa gerek kalmadığını söyleyerek geri döndü. Ancak çoğunluk, Ebu Cehil’in de kışkırtmasıyla Müslümanları yok etmek niyetiyle yola devam etti.
Hz. Peygamber ve ordusu Bedir yakınında konaklayıp kervanı beklemeye başlamıştı. O sırada Kureyş ordusunun Mekke’den çıkıp Bedir’e geldiğini henüz bilmiyorlardı. İki ordunun Bedir’e geldiklerinde birbirlerinden habersiz oldukları, Bedir Gazasından sonra inen Kur’an-ı Kerim ayetlerinde açıkça ifade edilmektedir:
“Hani siz vadinin Medine’ye daha yakın bir yamacında, onlar ise daha uzak tarafında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda bir yerde idi. Eğer belli bir noktada buluşmak üzere birbirinizle sözleşseydiniz, farklı davranır, o vakitte bir araya gelemezdiniz. Ama Allah, inkâr edip helak olacak olan açık bir delili görerek helak olsun, inanıp yaşayan da yine açık bir delili görerek yaşasın diye kesinleşmiş bir işi gerçekleştirmek için sizi böyle bir araya getirdi. Şüphesiz Allah, her şeyi işiten, her şeyi bilendir” (el-Enfâl 42).
Hz. Peygamber’in kervan hakkında bilgi toplamak üzere gönderdiği Zübeyr b. Avvâm ile arkadaşları, Bedir yakınlarında konaklayan Kureyşliler ’in su almak için Bedir kuyularına gönderdikleri kölelerden ikisini yakalayıp Hz. Peygamber’e getirdiler. Köleler sorgulanınca, düşman ordusunun 950-1000 kişi civarında olduğu anlaşıldı. Hz. Peygamber, artık savaşın kaçınılmaz olduğu bu ortamda savaş kararı almadan önce özellikle Ensar’ın görüşünü sordu. Muhacirler ve Ensar, sonuna kadar Hz. Peygamber’in yanında savaşacaklarını belirttiler.
Resûlullah bu defa Ammâr b. Yâsir ile Abdullah b. Mes‘ûd’u keşfe gönderdi. Onlar Kureyş karargâhında büyük bir karışıklığın hâkim olduğu haberini getirdiler. Çünkü Kureyşliler, Hz. Peygamber ve ordusunun Bedir civarında bulunduğunu öğrenince büyük bir telaşa kapılmışlar ve baskına uğramamak için tedbir almaya başlamışlardı. Fakat o gece yağan şiddetli yağmur her iki tarafa da fazla hareket imkânı vermedi. Müslümanlar ağaçları siper edinerek uyuyup dinlendiler (bk. el-Enfâl 8/11).
Hz. Peygamber ise gece boyunca namaz kılıp secdeye kapanarak Allah’tan yardım istedi. 17 Ramazan 2 (13 Ocak 624) tarihinde her iki ordu erkenden hareket etti. Müslümanlar Bedir kuyularına Kureyşliler’den önce ulaştılar. Hz. Peygamber Hubâb b. Münzir’in tavsiyesi üzerine, kendilerine en yakın olan hariç bütün kuyuları kumla kapattırdı. Açık kalan tek kuyuyu kontrol etmekle beraber müşriklerin ondan su almalarına da izin verdi. Ayrıca Cahiliye devrinde de Kureyş adına elçilik yapmakla tanınan Hz. Ömer’i Kureyşliler’e göndererek Mekke’ye dönmelerini teklif etti.
Fakat Kureyşliler savaşmakta ısrarlıydılar. Savaşın kaçınılmaz olduğunu gören Hz. Peygamber, komuta karargâhı olarak hazırlanan gölgelikte, “Allah’ım! Şu bir avuç Müslümanı helak edersen, yeryüzünde sana ibadet edecek hiç kimse kalmayacak” diye uzun süre dua etti (Buhârî, “Megāzî”, 4).
Ardından ashabına bir konuşma yaparak onları savaşa teşvik etti. O dönemdeki savaşlarda âdet olduğu üzere, Müslümanlardan Hz. Hamza ile Kureyşliler’den Esved b. Abdülesed öne çıkıp teke tek vuruştular. Hz. Hamza rakibini öldürünce bu defa Kureyşliler’den Utbe b. Rebîa, kardeşi Şeybe ve oğlu Velîd, İslam ordusundan da Ubeyde b. Hâris, Hz. Hamza ve Hz. Ali meydana çıktılar. Hz. Hamza ile Hz. Ali hasımlarını öldürdükten sonra, ağır yaralanan Ubeyde’nin yardımına gidip rakibi Utbe’yi de öldürdüler.
Ardından savaş başladı ve ikindiye doğru Müslümanların kesin zaferiyle sona erdi. Başta İslam’ın en büyük düşmanı Ebu Cehil olmak üzere yetmiş müşrik öldürüldü, yetmiş kişi de esir alındı. Buna karşılık Müslümanlar sadece on dört şehit verdi. Hz. Peygamber şehitleri defnettirdiği gibi, Kureyş’in ölülerini de gömdürdü.
Zaferden sonra inen Enfal süresinde Bedir Gazasının gayesi şöyle açıklanır: “Hani Allah size, iki topluluktan birinin sizin olacağını vaat ediyordu. Sizler ise silahsız topluluğun (ticaret kervanı) elinize düşmesini istiyordunuz. Oysa Allah, peygamberine indirilen ayetlerini teyit için hakkı hâkim kılmak ve kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu” (el-Enfal 8/7).
Müslümanlar sayıca kendilerinden üç kat büyük, teçhizat açısından kendileri ile kıyaslanamayacak derecede üstün olan Mekkeli müşriklere karşı Allah’ın yardımıyla büyük bir zafer kazanmışlar ve İslam’ın azılı düşmanlarından birçoğunu ortadan kaldırmışlardı.
Müslümanların bu savaşta meleklerin yardımıyla desteklendiği Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir: “Siz düşmana göre çok zayıf bir durumda iken şüphesiz Allah, size Bedir’de zafer verdi. O halde Allah’a karşı gelmekten sakının ki, şükretmiş olasınız. O vakit sen müminlere, ‘İndirilen üç bin melekle Rabbinizin size yardım etmesi yetmez mi?’ diyordun. Evet, yeter, eğer sabredip Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, o anda düşmanlarınız size saldırsa bile, Rabbiniz sizi özel işaretli beş bin melekle destekleyecektir. Allah bu yardımı ve desteği, sizi zaferle sevindirmek ve kalplerinizi huzura erdirmek için yapmıştır. Elbette yardım ve zafer, ancak karşı konulmaz bir kudrete sahip olan ve her şeyi yerli yerince yapan Allah’tandır” (Âl-i İmrân 3/123-126; ayrıca bk. el-Enfâl 8/9-12, 17).
Bu zafer, Müslümanların zayıf olduğu Mekke döneminde inen şu ayetteki ilahî tehdit ve geleceğe dönük haberin de gerçekleştiği anlamına geliyordu: “Yoksa onlar, ‘Biz dayanışma içinde, yenilmez bir topluluğuz’ mu diyorlar? Yakında o topluluk da hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar” (el-Kamer 44-45). Bu yönüyle Bedir Gazvesi gerek Kureyş müşrikleri gerekse Medine’deki müşrikler ve Yahudiler için çok etkileyici bir uyarı olmuştu.
Kaynaklar:
1-Encyckkopaedia of Seerah (Siret ansiklopedisi)
2-Temel İslam Ansiklopedisi (TDK)
3-Kuran’ı Kerim Meal (Diyanet İşleri)