Hz. Muhammed (s.a.s), hayatını kazanmak için her türlü dürüst işi yamaya hazır, çok çalışkan bir genç idi. Amcası Ebu Talip’ten ticareti öğrenecek tüccar olmuş idi. İlk olarak Amcası Ebu Talip ile birlikte ticaret kervanlarıyla Suriye ve çevre ülkelere gitmiş sonraki zamanlarda kendi başına ticaret yapmaya başlamıştı. Bütün insanlarla olan münasebetlerinde iyi ve dürüst idi. Sakin ve huzurlu bir hayat sürmekte yaşantısı ile Mekke halkından saygı görmekte idi.
O diğer insanlardan çok farklı idi. Gençlik çağlarında dahi çok kuvvetli bir şekilde tek ilah inancında olup. Ok tanrıcılıktan (şirk) nefret ediyordu. Hiçbir zaman Mekke’de düzenlenen şirk içeren merasimlere iştirak etmemişti. Dürüst, mütevazı, terbiyeli, nezih ve iyi huylu idi. Kuvvetli ve pırıl, tertemiz bir şahsiyete sahipti. Görüştüğü her insanda saygı ve güven duygusu oluşturuyordu. Arkadaşlarına karşı samimi, müşfik ve nazik; Fakir ve muhtaçlara cömert, candan ve yardımsever; herkese karşı doğru ve hürmetkârdı. Yalnızca dostlarına karşı değil karşılaştığı bütün insanlara hatta kendisine husumet besleyen kişilere karşı verdiği sözlere kesinlikle sadık ve emin idi.
Allah Resulü gençliğinde sade ve mütevazı bir hayatı vardı. Gurur ve kibri hiç sevmezdi. Fakru zaruret içerisinde bulunan insanlara karşı çok merhametli idi. Onların acı ve dertlerini onlara yardım ederek paylaşırdı.
Hilf-ul Fudul (Fazılların Yemini) Anlaşmasına İştiraki
Yaşadığı zaman dilimindeki canilikleri gördükçe, gözleri önünde yapılan haksızlıklara karşı birlik içerisinde mücadele edilmesi gerektiğine inanırdı. Bölgede devam eden kabile savaşlarının ve kan davalarının sona ermesi, dehşet ve haksızlığın bastırılması, zayıf, fakir ve muhtaçların haklarının korunması ve desteklenmesi için Mekke’de kurulan Hilf-ul Fudul (Fazılların Yemini) isimli oluşuma da katılmıştı. Kendisi nübüvvetten sonra Hilf-ul Fudul hakkında:
-Abdullah Bin Cüd’an’ın evinde amcanlarla birlikte Hilf-ul Fudul’de hazır bulundum. O meclisten o kadar memnun oldum ki, ona bedel bana kızıl develer verilse o kadar sevinmezdim. Buyurmuştur.
Kâbe’nin İnşası
Kâbe Faran Vadisinin aşağı bir bölgesinde bulunduğu için, yağmurlar yağdıkça sellerden etkilenirdi. Mekke halkı selleri durdurmak için çeşitli usuller denemişler ama her türlü teşebbüslerinde başarısız olmuş ve Kâbe seller tarafından iyice tahrip olmuştu. Mekke halkı Kâbe’yi yeniden inşa etmek kararı aldı. Beytin değişik yerleri Mekke’nin ileri gelen aileleri arasında taksim edilerek hiçbir ihtilaf çıkmadan uyum içinde tamamlandı. Sıra Hacer-ül Esved taşının yerine konmasına geldiğinde bu ileri gelen aileler arasında ihtilaf çıktı. Her aile Mukaddes Taşı yerine yerleştirme şerefine sahip olmak istemekteydi. Tartışma büyüdü nerede ise aileler birbirlerine gireceklerken ferasetli birisi (Ebu Ümeyye diğer adı ile Huzeyfe B. Muğire) bir teklifte bulundu. Teklif herkes tarafından kabul edilerek belki kanlı bir çatışmayı engelledi. Teklife göre Kâbe’ye ilk giren kişi meseleye karar verecekti.
Beklediler, kapıda Hz. Muhammed (s.a.s)’ı Beytüllah’a girerken görenler sevinçle “El-Emin geldi El-Emin geldi” diye bağırdılar. Herkes Hz. Muhammed (s.a.s)’ın vereceği kararı kabul edeceklerini açıkladılar. Hz. Muhammed (s.a.s) genç yaşına rağmen çok mahirane ve ferasetli bir karar verdi. Sırtından abasını çıkardı. Hacer-ül Esved Taşını üzerine koydu. Kureyş Kabilelerinin ileri gelenlerinden köşelerinden tutmalarını ve birlikte kaldırmalarını istedi. Hep birlikte taşıdılar. Yerine geldiği zaman kendi mübarek elleri ile Mukaddes Taşı yerine yerleştirdi.
Böyle fevkalade güç bir durum Hz. Muhammed (s.as)’ın daha gençliğinde feraset ve basireti ile dostça çözümlenmiş oldu.
Aynı zamanda Rabbimiz Allah bu Mukaddes Taşı gerçek yerine dünyadaki son peygamberin elleri ile koydurtmuş oldu ve Mekkeli putperestler bu büyük şereften kendi kararları ile mahrum oldular…
İnşaAllah Devam edeceğiz….