Bir toplumun ahlaki değerleri, özellikle kriz anlarında gerçek yüzünü gösterir. Marmara merkezli İstanbul depremindeki gibi afet olayları, yalnızca insanların dayanışma ve yardımseverlik duygularını değil; maalesef bazılarının çıkarcı, hiçbir ahlaki kurala ve hiçbir dini inanca sığmayan tutumlarını da ortaya çıkarıyor.
İstanbul depremi günü ve sonrasında gördüğümüz bazı manzaralar vicdanları sızlattı. Acı ve korku üzerinden kazanç elde etmeye çalışanlar, toplumsal değerlerimize ağır bir darbe vurdu. Özellikle hava yolları gibi kritik hizmet sağlayıcılarının, kriz anlarında fiyatlarını astronomik oranlarda artırması, ahlaki bir çöküşün göstergesidir.
Bu tür vicdansızlıkların önüne geçmek için caydırıcı cezaların uygulanması şarttır. Kriz anlarında fahiş fiyat artışlarına imza atan firma yetkilileri hakkında yasal işlemler başlatılmalı ve bu tür davranışlar kesinlikle cezasız bırakılmamalıdır. Bugün bu kişilere hesap sorulmazsa, yarın başka bir afette aynı durum tekrar yaşanacaktır.
Sorun sadece havayolu firmalarıyla da sınırlı değil. Deprem çantası, konut fiyatları ya da temel ihtiyaç ürünlerinde bir gecede astronomik artışlar yapan fırsatçılar da aynı ahlaksız tutumu sergiliyor. İnsan hayatını hiçe sayarak kazanç peşinde koşan bu anlayışa hem toplum hem de yasal olarak dur demeliyiz.
Vicdan, bir toplumun temel taşlarından biridir. Eğer bu taşı kaybedersek, insanlığımızdan da çok şey kaybederiz. Vicdansızlık ve ahlaksızlığın önüne geçmek için birlikte hareket etmeli, kriz anlarında bile etik değerlerimizi korumayı başarmalıyız.