Ülkemizin önemli sorunlarından biri olan ahlaki çöküş hayatın hemen her alanına sirayet etmiş durumda. Market zamları, gıda terörü veya serbest piyasa ahlaksızlığı gibi konuları isledik işliyoruz. Ancak ben bu yazıda farklı bir boyuta odaklanacağım.
Türkiye'nin ve dünyanın en saygın mesleklerinden biri olan doktorluk, insan sağlığını koruma ve iyileştirme gibi hayati bir amaca hizmet eder. Ancak her meslekte olduğu gibi sağlık sektöründe de bazı olumsuz örnekler gözlemlenmektedir. Mazlum ve çaresiz insanların hayatını emanet ettiği doktorların bazıları, özveri ve sorumluluktan uzak bir tutum sergilemektedir.
Bazı hekimler, Perşembe resmi tatilini Cuma ile birliştirip Pazartesi gününe bağlaması gibi ülkemizde ki resmi tatil bolluğunu çıkar amaçlı kullanarak çalışma günlerini keyfi şekilde azaltabilmektedir. Neredeyse ayın sadece 7 günü çalışmakla yetinip, nöbet günlerini pratisyen hekimlere devreden bu yaklaşım, hem devletin maddi kaynağını israf etmekte hem de diğer fedakar meslektaşlarının motivasyonunu bozmaktadır. Ayrıca, bazı doktorların seçim süreçlerinde hasta bakma hızını bilerek ağırlaştırıp vatandaşları devletle karşı karşıya getirme çabaları ahlaki bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Doktorluk gibi kutsal bir meslekten beklenen etik kuralların çiğnenmesi, sadece bireysel bir sorun değil; toplumsal bir adalet ve ahlak meselesidir. Bu duruma göz yuman yöneticiler ise toplumun devlete olan güvenini sarsmakta ve vicdani bir sorumluluğu rafa kaldırmaktadır.
Sağlık camiası, kendi içindeki ahlaki yozlaşmayı tespit edip temizlemekle yükümülüdür. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi, mesleki onur ve insanlığa hizmet bakımından önemlidir.