Son dönemlerde Marmaris, sosyal medyada sıkça tartışılan bir konu haline geldi. Haziran ayının sonlarına yaklaşırken turistlerin bölgeye ilgisinin azaldığı, işletmelerin boş kaldığına dair videolar ve yorumlar paylaşılıyor. Geçmişte yaptığım seyahatlerden edindiğim izlenimler ve bu yıl gözlemlediklerim, bu durumun nedenleri üzerine bazı gerçekleri paylaşmam gerektiğini düşündürüyor.
Marmaris, Türkiye’nin incisi olarak bilinse de, son yıllarda bu ününü zedeleyen olaylara sahne oluyor. Özellikle işletmelerin tutarsız fiyat politikaları ve genel düzensizlik, tatilcilerde memnuniyetsizlik yaratıyor. Artan şikayetler, bölgenin turizmdeki itibarını yavaş yavaş yok ediyor. Yerli veya yabancı turistler için cazip bir tatil beldesi olmaktan çıkma tehlikesiyle karşı karşıya.
Sahil ve İşletmeler: Kamu Alanı mı, Özel Alan mı?
Marmaris’in merkezindeki mavi bayraklı plajlar, dünya standartlarında bir güzelliğe sahip. Ancak bu doğal zenginlik, halka ne kadar açık? Sahilin yalnızca 20 metrelik bir kısmı ücretsiz denize girmek için kullanılabilirken, geri kalan alanların paralı şezlonglar ve restoran masalarıyla kaplanması, "kamuya açık alan" kavramını sorgulatıyor. Turistler, tatilin keyfini çıkarmak isterken işletmelerin kural tanımaz yaklaşımlarıyla karşılaşıyor.
Akşamları ise durum daha da düşündürücü ve korkunç bir hâl alıyor. Özellikle kadın turistlerin rahatsız edilmesi, bir turistin peşinde en az on kisinin sarkıntılık yapması Marmaris’in güvenilir bir tatil bölgesi imajına büyük darbe vuruyor. Her köşe başında rastlanan "turist avcılığı" olarak tabir edilen davranışlar, bölgedeki düzen eksikliğini ve güvensizlik hissini pekiştiriyor.
Marmaris’in geleceği için hem işletmelere hem de yerel yönetimlere büyük sorumluluk düşüyor. Turizm cenneti olarak anılan bu bölgenin, gerçek anlamda bir cennet olması için:
Sahillerin kamuya açık bir şekilde korunması,
İşletmelerin fiyat politikalarında standartlaşma,
Güvenlik ve huzurun sağlanması gerekiyor.
Marmaris, Türkiye’nin yüz akı olabilecek bir potansiyele sahip. Ancak bu potansiyelin, yalnızca doğasıyla değil, düzeni ve misafirperverliğiyle de parlaması şart. Aksi takdirde her geçen yıl, daha az turistin tercih ettiği bir tatil beldesine dönüşmesi kaçınılmaz görünüyor.
Sonuç olarak, Marmaris’in kaybetmek üzere olduğu değerlerini korumak ve yeniden kazandırmak tüm kurum, kuruluş, işletmeler, çalışanlar ve yerel halkının ortak sorumluluğudur. Turizm sektöründe kalite ve güvenin yükselmesi, yalnızca Marmaris için değil, Türkiye turizmi için de büyük bir kazanım olacaktır.