Gazze, dört bir yanı yüksek duvarlarla çevrili, dünyanın en büyük açık hava hapishanesi. Yıllardır süren ablukanın, barbarlığın ve bombaların altında yaşayan bir halk, hayatta kalabilmek için her gün yeni bir mücadele veriyor.
Sistematik Bir Soykırım
Uluslararası hukuk ve insan hakları, Gazze’de ayaklar altına alınıyor. İsrail’in düzenlediği hava saldırıları, top atışları ve abluka politikaları, Filistin halkının yaşamını sistematik olarak yok ediyor. Bu durum sadece bir savaş değil; dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bir soykırımdır.
Her bombanın düştüğünde bir aile yok oluyor, her yıkılan evin altında bir gelecek kararıyor.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplum ise bu sürece sessiz kalarak İsrail’in hukuksuz eylemlerine adeta zemin hazırlıyor. Bu Sessizlik ise zalimin zulmünü meşrulaştırıyor.
Gazze, insanlığın vicdanına kazınmış kara bir leke.
Gazze’nin sesi olmak, sadece Filistin halkı için değil, insanlık onuru için bir zorunluluktur. Eğer bugün Gazze’nin çığlıklarına kulak vermezsek, yarın bu soykırımcı bebek katilleri başka halklara da aynı kaderi yaşatır.
Uluslararası toplum, Gazze halkının yaşadığı bu katliama ve acılara karşı kayıtsız kalmamalıdır. Yaşanan bu zulmün durdurulması, yalnızca Gazze için değil, insanlığın onurunun korunması için de hayati bir önem taşıyor. Eli kanlı bebek katili Netanyahu ve İsrail ordusunun işlediği savaş suçları, insan hakları ihlalleri uluslararası mahkemelerde yargılanması, dünyada adaletin tesisi açısından kritik bir adım olacaktır.
Unutulmamalıdır ki: Sessiz kalmak bu zulme ortak olmaktır.
Gazze’nin sesi olmak, insanlığın onurunu korumak için atılacak en önemli adımlardan biridir. Bugün Gazze’de susanlar, yarın tarih önünde hesap vermekten kaçamayacaktır.