Samsun'da yaşanan heyelan felaketi, hepimizi derinden etkiledi. Yaşanan can kayıpları, toplum olarak büyük bir acıyı paylaşmamıza neden oldu.
Ancak, ne yazık ki bu ortak acıyı birleştirici bir unsura dönüştürmek yerine, siyasi çıkar peşinde koşan bir anlayış yeniden sahneye çıktı. Muhalefet, bu kez de toprak kayması nedeniyle ilgisiz kişi ve kurumları suçlayarak yeni bir fayda sağlama çabasına girişti.
Unutulmamalıdır ki, aynı muhalefet yaklaşık bir buçuk yıl önce bölgede heyelan riskini analiz ettirerek Bayrak Tepe bölgesini kapatma kararı alan dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mustafa Demir’i hedef almıştı. Başkan Demir’in bölgeyi kapatarak gerekli önlemleri alma çabası, "rant sağlama" bahanesiyle suçlanmış, alınan tedbirler engellenmeye ve çalışmalar yavaşlatılmaya çalışılmıştı. O dönem yapılan bu iftiraların etkisi, bölge halkını yanıltmış ve gerekli adımların atılmasını zorlaştırmıştı.
Bugün yaşanan felaket, o dönemde alınmaya çalışılan önlemlerin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ancak siyasi çıkar peşindeki bu anlayış, geçmişte olduğu gibi bugün de sorumluluk almak yerine, suçlama ve karalama yolunu tercih etmektedir.
Heyelan gibi doğal afetler, sadece teknik tedbirlerle değil, aynı zamanda toplumsal iş birliği ve ortak akılla önlenebilir ya da etkileri en aza indirilebilir. Ancak, alınan tedbirlerin siyaset malzemesi haline getirilmesi, felaketlere davetiye çıkaran bir anlayışı da beraberinde getirmektedir. Bu anlayış, yalnızca teknik çalışmaları baltalamakla kalmıyor; aynı zamanda kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini de engelliyor.
Felaketler, toplumun birlikte hareket etmesi gereken anlardır. Acıların paylaşılması, çözüm yollarının aranması ve geleceğe dair daha güvenli adımlar atılması, bu süreçlerin öncelikli hedefleri olmalıdır. Ancak bu hedeflerin yerine, suçlama ve siyasi kazanç çabalarının konulması, hem toplumsal güveni hem de ortak mücadele azmini zayıflatmaktadır.
Bugün, daha sağduyulu ve yapıcı bir yaklaşımı benimsemek zorundayız. Yaşanan kayıplardan ders alarak, gelecekte benzer felaketlerin yaşanmasını önleyecek adımları desteklemeliyiz. Hep birlikte, acıların rant kapısı haline getirilmesine karşı durmalı ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmeliyiz.