- 3 Kasım ABD Başkanlık seçimi,
- 9 Kasım Dağlık Karabağ Ateşkes Mutabakatı,
- Hazine ve Maliye Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı’nın istifası ve yeni atamalar,
- Özellikle İYİ PARTİ’ye kurulan tuzaklar ve iftiralar,
- Covid-19 için hayata geçirilen yeni tedbirler,
- Hukuk, adalet, demokrasi ve ekonomi reform paketi hazırlıkları.
Bunlar hayatımızın gerçekleridir. Elbette milli çıkarlarımız doğrultusunda çözülmesini arzu ederiz. İcracı şahsiyetlerin; başta Sn. Cumhurbaşkanı’nın işleri samimiyetle götürmesi ve sonuç alması tabii ki temel beklentimizdir.
BUGÜN TÜRKİYE’NİN NÜFUSUNUN EN AZ 20 MİLYONU AÇLIK SINIRININ ALTINDADIR
Tüm bunlardan da elim ve vahim olan diğer bir husus daha var ki anlatılamaz; Geçim meselesi. Bugün Türkiye’nin nüfusunun en az 20 milyonu açlık sınırının altındadır. Son ekonomi politikalarıyla 60 milyon insanımız yoksullaştırılmıştır. Gelir bölüşümü küçük bir grubun semirtilmesiyle daha da berbat hale gelmiştir. İşsizlik çığ gibi büyümüştür. Gençlerin gelecekten umudu kalmamıştır. Aşırı vergileme kitleleri canından bezdirmiştir. Sağlık, eğitim gibi sektörler kan kaybetmekte; parası olanın yaşadığı, olmayanın itildiği bir vahşi düzene evrilmiştir. Fırsat eşitliği yıllardır unutulmuştur.
Tüm bunlar yaşanırken başka bir içler acısı durumu sizlerle paylaşmak isterim, Tarım sektörü;
30 yıl önce “Kendi kendine yeten 7 ülkeden biri” olarak Türkiye’yi nitelendiriyorduk. Bugün ne yazık ki böyle değil. 1970’li yılların sonunda Türkiye’nin nüfusu 45 milyon iken 17 milyon ton buğday üretiyorduk. Nüfusumuzdan 1.5 kat fazla küçükbaş hayvan, nüfusumuzun 1/3’ü kadar büyükbaş hayvan kaynağımız vardı. 27.5 milyon Ha. arazide tarım yapıyorduk. Bugün 23.2 milyon Ha. tarım yapılabilen araziye geriledik. Bu arazileri eken biçen, hayvan yetiştiren bir kültüre sahip olan milyonlarca insan evini, barkını, tarlasını terk ederek kentlere göç etmiştir. Son 15 yılın bunda vebali çok büyüktür. Açlık ve sefaletin en önemli nedenlerinden biri de kent işsizliğidir. Bu aynı zamanda büyük bir güvenlik sorunu olarak ortaya çıkmaktadır.
TÜRKİYE’NİN GERÇEK GÜNDEMİ; ÜRETİM, İSTİHDAM, TARIM
Türkiye’nin gerçek gündemi işte budur. Yani üretim, istihdam, tarım. Tarım başat sektördür. Ben, “tarım olmadan yaşam olmaz” diyorum. Belki bu konu rating alır mı diye düşünebilirsiniz. Emin olun herkesin kulağı tarımda, geçimde, işsizlikte: Kısaca bir ekonomik ivme bekleniyor. Bu yıl içerisinde tarımı ve tarımsal ürün pazarlamasını ele alan bir eser meydana getirdim. Bu kitabı size takdim etmek istiyorum. Toptan Pazarlar Hal eksenin Tarım ismi ile.
FAO Genel Sekreteri Jacques Diouf yaptığı açıklamada, “Aç insanların sayısındaki artış tahammül edilemez noktaya ulaşmıştır” diyor. Açlıktan ve geçim sıkıntısından hareketle ben bu kitabı ele aldım.
Türkiye’nin sebze üretiminde dünyada 4., meyve üretiminde 5. sırada yer aldığı anlaşılmaktadır. En çok üreten ülkeler sırasıyla Çin, Hindistan, ABD, Türkiye, Mısır, Ukrayna, Rusya Federasyonu şeklinde sıralanmaktadır. Meyvede ise sıralama Çin, Hindistan, Brezilya, ABD, Türkiye, Meksika, İran, İspanya, Endonezya, İtalya şeklindedir. Türkiye demek ki yaş sebze ve meyve üretim üssü olan önemli bir ülkedir. Tahıl ürünleri üretim miktarları 2019 yılında bir önceki yıla göre %0,02 oranında azalarak yaklaşık 34,4 milyon ton olarak gerçekleşti. Bir önceki yıla göre buğday üretimi %5 oranında azalarak 19 milyon ton’dur. Sebze üretimi 2019 yılında bir önceki yıla göre arttı. Sebze ürünleri üretim miktarı 2019 yılında bir önceki yıla göre %3,5 artarak yaklaşık 31,1 milyon ton oldu. Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarı 2019 yılında bir önceki yıla göre %0,3 oranında artarak yaklaşık 22,3 milyon ton olarak gerçekleşti.
SAĞLIKLI VE GÜVENLİ GIDA; SAĞLIKLI BESLENME, SAĞLIKLI TOPLUM DEMEKTİR.
Organik tarım ve iyi tarımın yaygınlaşmaya başlaması sevindiricidir. Toprak, su, ilaç, gübre, tohum ve gıda tarımın önemli unsurlardır. AB pazarlarına giriş kolaylığı için İyi Tarım Uygulamaları (İTU) ve izlenebilirlik sistemlerinin teşvik edildiği bilinmektedir. Bitkisel üretimde kullanılan kimyasallar hakkında Zirai Mücadele Teknik Talimatları doğrultusunda Türk Gıda Kodeksi’ne ve temel kalıntı değerlerine uygun ürün elde etmek gıda güvenliğinin gereğidir. Çünkü sağlıklı ve güvenli gıda; sağlıklı beslenme, sağlıklı toplum demektir.
Tarım Politikasının hedef kitlesi öncelikle üreticilerdir. Üreticinin refahı yani üretimden optimum karı elde etmesi tarımsal üretimin kalıcılığının kanıtıdır. Tedarik zinciri yoluyla nihai tüketicide son bulan tarımsal faaliyet, tüketici çıkarının da rasyonel bir noktada oluşmasıyla tamamlanır. Müstahsil-aracı- müşteri merhalelerinden geçerek amacın hasıl olması toplumsal yapıda bir paylaşımı gerçekleştirmiş olur.
Türkiye’de haller tekli hal biçiminde örgütlenmişlerdir. Ülkede ve dünyada ihtiyaçların artması ve vasıfların değişmesi sonucu hal türlerinde talebe uygun olarak farklılaşmalar olmaktadır. Sık görülen Yaş sebze ve meyve hallerinin yanında başka hal türlerinin ya tekli hal olarak kurulduğu veya çoklu hale dönüşme eğilimi gösterdiği gözlenmektedir. Yeni nesil hallere geçiş önem arzetmektedir. Ayrıca yeni bir kavram olarak tekno haller de dikkate alınmalıdır.
Tarımda dış ticaret deyince genellikle insanlar bir yanılgı içine düşüyorlar. İlki tarımın sektörel olarak az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde ana sektör olarak kabul edilmesidir. Diğeri tarımla asla kalkınma olmayacağı hakkında oluşan genel kanıdır. Bu fikirler doğruluğu kanıtlanmamış hipotezlerdir. Tam tersi olarak gelişmiş ülkelere bakınca ana temanın tarım üzerine kurulu olduğu hemen anlaşılmaktadır. Başta ABD, Fransa, Hollanda, İtalya, İspanya ve hatta Almanya gibi ülkelerde tarım en önem verilen sektör olarak kendini göstermektedir.
Dünya nüfusunun hızla artarak 7.6 milyarı geçtiği günümüzde tarım stratejik bir sektör haline gelmiştir. Endüstride ve teknolojide ne kadar gelişme kat edilirse edilsin toplumun gıda ihtiyacının karşılanamadığı durumda bunun bir yararı olmayacaktır. O yüzden teknoloji ve genetik kullanılarak tarımda devrim yapma denemelerinin içinde olunduğu da bir gerçektir. Tarımın daha ileriye taşınması, küresel şirketlerin gayri insani ve gayri ahlaki talep ve yatırımlarının hedefinin iyi tahlil edilmesi günümüz insanlığının en önemli beka sorunudur.
ulusal bir tarım politikasının benimsenmesi icabeder.
Türkiye özellikle son 18 yıldır sıcak para politikasının doğal bir sonucu olarak dış ticarette ithalatı, iç piyasada tüketimi tercih etmiştir. Bunun sonucu olarak tarımda özelleştirme irrasyonel kararlarla tarıma büyük zararlar vermiştir. İthal tarım ürünlerinin milli piyasaları işgal etmesine bir anlam verilememiştir.
Diğer yandan buğday, şeker pancarı, arpa, nohut, mercimek, susam, yer fıstığı gibi ürünlerle temel endüstriyel bitkiler olan pamuk, ayçiçeği gibi ürünlerin taban fiyat ve destekleme alımlarıyla üreticiyi memnun edecek fiyat bulması yoluna gidilmemiş ve piyasanın azgın saldırısına çiftçi terk edilmiştir.
Ayrıca fındık gibi dünyada tekel olunan ürünlerde dünya piyasasının Türkiye’de belirlenmesi gerekirken Avrupa piyasa aktörlerine kaptırılması fındık birim fiyatlarında her zaman üretici aleyhine sonuçlanmasına yol açılmaktadır.
Agresif piyasa yapıcılar karşısında üretici tepki koyduğu zaman TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi) görevlendirilerek alım yapma yolu denenmektedir. Ama doğru olan Kalıcı Tarım ve Hayvancılık Politikalarıdır.
İthalat zorunlu olmadıkça denenmemelidir. En stratejik ürün olan buğdayın ekim alanlarının bütününe ekilmesi, tohum kalitesinin korunması, destekleme yapılması, makul taban fiyat açıklanması beslenme, güvenlik ve sağlık için önemlidir.
Ama bugün Türkiye’de en büyük ithal kalemi olarak buğday gözükmektedir. 9 milyon ton düzeyinde yapılan ithalatın yapılamamasından doğan zorluklar kuşkusuz iç piyasaya olumsuz yansıyacaktır.
Gıda ve gıda hammaddesi ithalatı ile canlı hayvan, karkas et ithalatı yerli üretimi zorlamaktadır. Bunun en önemli sebeplerinden biri de ülke hayvancılığının ihmal edilmesi sonucu et ve et ürünleri piyasalarında oldukça dışa bağımlı hale gelinmiş olmasıdır. Bu çaresizlikten kurtuluş yolu vardır.
Bütünüyle tarım yönetimini revize ederek sektörün bütün paydaşlarıyla işbirliği halinde kısa sürede sonuç alınabilmesi ihtimal dâhilindedir. İhracat için iç piyasa dışında %9 bir ihraç malı üretmek Türkiye’ye yakışmamaktadır. Bunun yukarılara çıkarılması ve ithalatı bir kat aşması esas olmalıdır. Aksi halde özellikle stratejik ürün üretiminde gösterilen ihmalin faturasının ağır olacağını söylerken kâhin olmaya gerek yoktur.
Dış ticaret hacminin son 17 yılda 177.8 milyar ABD $’na ulaştığı anlaşılmaktadır. 102.2-75.6 = 26.6 milyar ABD $’lık bir açık gözükmektedir. Bu tarım sektörünün son 17 yılda geriye götürüldüğünü ifade etmektedir.
Son 17 yılda belirli ürünlerde ithalat rakamlarına bir göz atınca hangi ürünlere karşı bağımlılığın olduğu ortaya çıkmaktadır. Türkiye bu ürünlerin üretilemediği bir ülke değildir. Buğday, arpa mısır, pirinç, ayçiçeği, pamuk gibi bitkilerin yoğun yetiştirildiği coğrafi kuşakların olduğu bir ülkedir.
TARIM SEKTÖRÜNÜN SORUNLARI:
1. GSYH içinde tarımın payı en az %1 olmalı
2. İhracattan geri dönen tarım ürünleri
3. Kırmızı et üretim yetersizliği
4. Hayvan ithalatı ve hayvan hastalıklarıyla mücadele
5. Balık ve su ürünleri
6. Süt üretimi
7. Arıcılık
8. Girdi maliyetleri
9. Tarımsal GSYH / Toplam GSYH payı %9 (2010) dan %5.8’e (2019)
10. Tarımsal desteklemeler yetersiz ve yanlış
11. Sabit sermaye yatırımları
12. TARSİM
13. Tarımda çoklu karar vericiler
14. Su kaynakları etkin kullanılmamaktadır.
15. Yanlış imar uygulamaları ile yok edilen tarım toprakları
16. Erozyon, tuzlanma, çoraklaşma
17. Tarımsal işletmelerin küçüklüğü, miras
18. 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu
19. Gıda enflasyonu (2018) %8.8 OECD’ye göre
(2019) %31
20. İstihdamda daralma. (ÇKS) 2003-2.765.287
2018- 2.103.765
Tarımdan ayrılan 661.519
21. Sermaye yetersizliği
22. Tarım makina ve ekipmanlarının verimli kullanılmaması
23. Yüksek girdi maliyeti-düşük ürün fiyatı
24. Tarım kültürü ve eğitimi
25. Buğday stratejik bir üründür
26. Tiftik keçisi yetiştiriciliği
27. Tarımda çalışanların, statüsü, SGK’ları, sağlık,
kayıt dışı istihdam: %35 sanayi, %80 tarım, %95 geçici tarım
28. Gübrede dışa bağımlılık
29. ÇİFTÇİ BORÇLARI : 117 milyar TL.
TOPTAN PAZARLARIN (HALLER) SORUNLARI
Hallerle ilgili 2018 yılında bir çalışma yapıldı ve TOBB’nin rehberlik ettiği toplantılar zinciri yapıldı acaba bu halleri kapatalım mı? Diye bir düşünce oldu. Niye kapatıyorsunuz? Bütün dünyada hal sistemi, toptan Pazar sistemi toplu hale ve tekno hale dönüşme eğilimindeyken biz halleri kapatıyoruz. Burada büyük bir kaynak var, maddi imkan var, buna birilerinni el koyması şeklinde bir anlam çıkarıyorum. Bu toplantıların üretici ve tüketici lehine ortak bir çözüm bulunması bütün halkımızın yararına olacaktır. Haller piyasa regülatörüdür. Tıpı et ve balık kurumunun kapatılıp yeniden kurulması gibi, halleri kapatırsınız ama sonra yeniden kurarsınız. Bunun millete bindireceği bir yük söz konusu olur. Tarımsal ürünlerde soğuk zinciri kuramadığımız için ürün kayıpları yaşayan bir ülkeyiz. Ürün kayıpları: %20-25 seviyesindedir.Pandemi ile ortaya çıkan bir başka husus; E-Ticaret. Tarımsal e ticaret nasıl gidiyor? E ticareti önemsemek ve şimdiden bu sistemi geliştirmek gerekir. Bu Ticaret Bakanlığının, Tarım Bakanlığının, Cumhurbaşkanlığının görevi. Bu konuda bir çalışma yapılması gerekir.
Türkiye’de Narenciye üretiminin yüzde 70’i Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay’dan sağlanır. Türkiye’de narenciye üretimi: 4.679.721 ton olarak hesaplanmıştır. Bunun 1.613.000 tonu ihracata gidiyor bu %34’üdür. Elde edilen döviz: 755 milyon ABD $.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
1. Bir yeni Tarım Politikası saptanmalıdır.
2. Tarımda 5 yıllık Eylem Planı yapılmalıdır.
3. Mera Kanunu değişikliği ile 50 milyar $ getiri
4. Kapasite arttırılacak - girdi maliyetleri düşürülecek
5. Arazi kullanımı planı
6. Ürün deseni
7. Su etkin kullanılacak
8. Hazine arazileri ve 2/B’ler
9. Mazotta ÖTV kaldırılacak
10. Desteklemeler rasyonel olacak
11. Hayvancılık desteği
12. Örgütlülük
13. Tasnifleme, paketleme, soğuk hava deposu tesislerinin yetersizliği
14. 5957’deki eksiklikler giderilecek
15. Gıda güvenliği ve güvenirliği arttırılacak
16. Kayıt dışılıkla mücadele
17. TARSİM sigorta havuzunun genişletilmesi
18. Kapatılan köy orta malları yağmalanmaktadır.
19. Agro – Turizm
20. Tarımsal Krediler
Türkiye Cumhuriyeti mevzuatı bütünüyle tarımın desteklenmesini, geliştirilmesini, tarımsal girdilerin temin şeklini, toprak, hava ve suyun olumsuz etkilerden arındırılmasını, yerli üretimi teşvik edecek ithalat ve ihracat rejiminin uygulanmasını; üretim ve pazarlama ile zincirin rasyonel işletilmesini öngörmektedir. Ne var ki bu, uygulamada farklı çalışmakta, özellikle üretici aleyhine sonuç doğuracak siyasi kararlara ulaşmaktadır.
Mevzuattan söz açılmışken 1982 Anayasasının;
- 44. Maddesinde toprağa ve toprağın korunmasına ilişkin düzenleme vardır.
- 45. Maddesinde tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunmasını içermektedir.
- 167. madde ise “…mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda fiili ve anlaşma sonucu doğacak tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önler” demektedir.
Görünen o ki tarımsal piyasaların üstünde hâkimiyet kurmaya çalışan çıkar gruplarının olduğu bir gerçektir. Yeni yasa düzenlemelerinde halkın, üreticinin çıkarlarının öncelik kazanması asıl tercih olmalıdır. Aksi halde tarım birkaç yıl içinde söner ve tarımda çalışan nüfus toprağını terk ederek üretim kültürünü de unutarak kent işsizliğinin bir ferdi olur. Bu bir cinayet olur. Yakın geçmişte tarımda yaşanan yanlışlar tarım çalışanlarının bir kısmının büyük kentlere akışına sebebiyet vermiştir.
Üretici hallerin önemsenmesi gerekir. Tarım stratejik bir sektördür. Tarımda gerileme savaştan daha beter bir durumdur. Buğday ve hububat üretiminde yapılan yanlışlar ve düşük taban fiyat uygulamaları, pancar kotasıyla şeker pancarı ürettirmeme tehlikelidir. Kaldı ki şeker fabrikalarının kapatılması büyük bir gaflettir. Son olarak yerli tütüne getirilen yasaklama da benzerdir. O halde kendi kendine yeten bir ülke olmamız aynı zamanda tam bağımsız olmamızın ön koşulu olarak görülmelidir. Tarımsal ürün üretemeyen toplumlar bağımsız olamazlar.
Türkiye alacağı sağlam kararlar, yapılacak mevzuat düzenlemeleriyle bir üretim patlaması yapabilecek kapasiteye sahiptir. Yeter ki samimiyetle ülke insanımıza ve bereketli topraklarımıza sadakat ve sevgimizi gösterelim. Ancak bu yolla açlığa, sefalete ve işsizliğe dur diyebiliriz. Gerçi bu Tarım Bakanıyla Milli Tarım Politikaları uygulamak ne kadar mümkün? Bu gerçekleri gündeme taşımak için kitabı yazdım. Umarım ilgili çevreler ve iktidar için uyarıcı olur. Tarıma İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’in büyük önem vermesini ve parti programımızda halk yararına tarım politikası saptanması ümit vericidir. dedi