Panelde açılış konuşmasını yapan Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Balcı, “Bugün İstiklal Marşı’nın 100. yılı dolayısıyla, TBMM Mehmet Akif ve İstiklal Marşı yılı ilan ettiği için akademik sohbetlerimizden bir başkasını daha Mehmet Akif’e ayırdık. Ancak bu sefer Mehmet Akif’te merhamet duygusunu ve merhamet olgusunu konuşmaya çalışacağız. Mehmet Akif’in gerçekçiliği ile merhamet duygusu arasında bir ilişki kurulabilir mi? böyle bir soruyla başlamak istiyorum” dedi.
“Mehmet Akif’in İlk Şiirleri Bilhassa Safahat’ın İlk Kitabı Merhametle Doludur”
Prof. Dr. Balcı’nın ardından Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi Şaban Çobanoğlu, konuşmasını gerçekleştirmek üzere sözü aldı. Dr. Öğr. Üyesi Çobanoğlu “Bir başka konuşmada da Mehmet Akif’in sosyal gerçekçi yönü üzerinde durulmuştu. İlk şiirleri bilhassa Safahat’ın ilk kitabı daha merhametle doludur. Fakat ilerledikçe ülkenin değişen siyasi, ekonomik ve askeri şartları dolayısıyla Mehmet Akif’in biraz daha gerçekçi tablolara doğru kaydığı görülür. Konuşmamda da hangi kitaplarda, hangi şiirlerde daha çok merhamet duygusunun yansıtıldığını arz etmeye çalışacağım” diyerek sözler
ine başladı.
“Bu Çağda Merhamet Eksikliğinden Dünya Can Çekişiyor”
Konuşmasının ilk bölümünde merhamet ve acıma duyguları arasındaki farklara değineceğini dile getiren Çobanoğlu şunları söyledi:“Merhametin mutluluk, gelişmişlik ve sosyal ilişkilerle bir bağı var. Kaygı, korku, öfke gibi birtakım olumsuz duyguları da önleyici bir tarafı vardır. Bunlardan yola çıkarak merhamet duygusuyla ilgili esaslı üç şeyi söylememiz mümkündür. Birincisi acı çeken kişi veya grubun farkında olmak, ikincisi bu acıyı hafifletmeye karşı istekli olmak, üçüncüsü ise bu acıyı azaltmak için harekete geçmektir. Bu şekilde bir merhamet anlayışı varsa o merhamete dönmüş olur. Yoksa acımayla kalmış oluyor. Acıma duygusu biraz da üstten bakışı ifade eder. Farkında olmak yetmiyor, onu düzeltmek için istek duymak gerekiyor. Bu çağda merhamet eksikliğinden dünya can çekişiyor. Biz merhameti yitik bir miras olarak bol bol harcadık ve şu an elimizde kalmadı gibi. İnsanlarda merhamet ve şefkat duygusunun eksikliği bir yerde ruh ölümü anlamına geliyor. Hayatlarımız, merhametin iyileştirici gücünün farkına vardığımızda mana kazanıyor” dedi.
“Acizliğimin Gözyaşıdır Bence Bütün Eserlerim”
Mehmet Akif’i merhamete yönlendiren nedenleri, Safahat’ın çeşitli şiirlerinden örneklerle açıklayan Dr. Öğr. Üyesi Çobanoğlu, Mehmet Akif’in hayatına dair şunları aktardı:
“Mehmet Akif İstanbul’un bir kenar mahallesinde doğdu. Hatta şiirlerinin sokaklarında yüzme bilmeyince gezilmeyen ücra bir köşesinde yaşayan şair küçük yaşta babasını kaybetti. Ardından bu kenar mahallede ufacık ahşap evlerde oturdu. İstanbul’un hemen hemen her muhitinde oturmuş bir insan olan Mehmet Akif, parasızlık yükünden, mekteb-i mülkiyeyi değil baytar mektebinde okumuştur. Gençlik yıllarında yoksulluk, yalnızlık, yaşlılık, hastalık, zulüm, sahipsizlik ile ilgili şeyleri anlattı.”
Konuya dair Safahat şiirinden alıntı yapan Çobanoğlu, Mehmet Akif’in şu dizelerini aktardı:
“Şiir için ‘göz yaşı’ derler; onu bilmem, yalnız,
Acizliğimin gözyaşıdır bence bütün eserlerim!
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar dertliyim!
Oku, şâyed sana bir duygulu yürek lâzımsa;
Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa”
“Akif, Acının Ötesine Geçip Merhametin Gösterilmesi Taraftarıdır”
Mehmet Akif’in edebi hayatının ilerleyen dönemlerinde şiirlerinin temasının İslam birliği, Batı medeniyeti karşısındaki durumumuz üzerine olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Çobanoğlu, “Mehmet Akif, Osmanlı Devleti’nin trajik çöküşüne şahit oldu. Bu çöküşü kimse Akif kadar derinden hissedip belki de yaşamadı. Kaybedilen değerlere onun kadar kimse şahsıyla veya eserleriyle gözyaşı dökmemiş olabilir. Yani acının ötesine geçip merhametin gösterilmesi taraftarıdır Akif. Sosyal gerçekçi bir bakış açısı benimseyen şair, objektif, gözleme ve ayrıntıya dayalı tablolar çizer. Merhamet duygusunun zirveye çıktığı yerlerde şair, öfkesini, isyanını susturamaz” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Çobanoğlu, konuşmasını bitirirken şu sözleri dile getirdi:
“Manzumelerde değişmeyen tek tavır ise Mehmet Akif’in duruşunu hep yoksuldan, kimsesizden, haksızlığa uğramıştan, mazlumdan yana koymuş olmasıdır. İşin aslı şu mısralarda gizli:
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım” diyerek konuşmasını bitirdi.
“Mehmet Akif’te Merhamet Duygusu” başlıklı panel, katılımcıların sorularının cevaplandırılmasıyla sonlandırıldı.
“Mehmet Akif’in İlk Şiirleri Bilhassa Safahat’ın İlk Kitabı Merhametle Doludur”
Prof. Dr. Balcı’nın ardından Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi Şaban Çobanoğlu, konuşmasını gerçekleştirmek üzere sözü aldı. Dr. Öğr. Üyesi Çobanoğlu “Bir başka konuşmada da Mehmet Akif’in sosyal gerçekçi yönü üzerinde durulmuştu. İlk şiirleri bilhassa Safahat’ın ilk kitabı daha merhametle doludur. Fakat ilerledikçe ülkenin değişen siyasi, ekonomik ve askeri şartları dolayısıyla Mehmet Akif’in biraz daha gerçekçi tablolara doğru kaydığı görülür. Konuşmamda da hangi kitaplarda, hangi şiirlerde daha çok merhamet duygusunun yansıtıldığını arz etmeye çalışacağım” diyerek sözler
ine başladı.
“Bu Çağda Merhamet Eksikliğinden Dünya Can Çekişiyor”
Konuşmasının ilk bölümünde merhamet ve acıma duyguları arasındaki farklara değineceğini dile getiren Çobanoğlu şunları söyledi:“Merhametin mutluluk, gelişmişlik ve sosyal ilişkilerle bir bağı var. Kaygı, korku, öfke gibi birtakım olumsuz duyguları da önleyici bir tarafı vardır. Bunlardan yola çıkarak merhamet duygusuyla ilgili esaslı üç şeyi söylememiz mümkündür. Birincisi acı çeken kişi veya grubun farkında olmak, ikincisi bu acıyı hafifletmeye karşı istekli olmak, üçüncüsü ise bu acıyı azaltmak için harekete geçmektir. Bu şekilde bir merhamet anlayışı varsa o merhamete dönmüş olur. Yoksa acımayla kalmış oluyor. Acıma duygusu biraz da üstten bakışı ifade eder. Farkında olmak yetmiyor, onu düzeltmek için istek duymak gerekiyor. Bu çağda merhamet eksikliğinden dünya can çekişiyor. Biz merhameti yitik bir miras olarak bol bol harcadık ve şu an elimizde kalmadı gibi. İnsanlarda merhamet ve şefkat duygusunun eksikliği bir yerde ruh ölümü anlamına geliyor. Hayatlarımız, merhametin iyileştirici gücünün farkına vardığımızda mana kazanıyor” dedi.
“Acizliğimin Gözyaşıdır Bence Bütün Eserlerim”
Mehmet Akif’i merhamete yönlendiren nedenleri, Safahat’ın çeşitli şiirlerinden örneklerle açıklayan Dr. Öğr. Üyesi Çobanoğlu, Mehmet Akif’in hayatına dair şunları aktardı:
“Mehmet Akif İstanbul’un bir kenar mahallesinde doğdu. Hatta şiirlerinin sokaklarında yüzme bilmeyince gezilmeyen ücra bir köşesinde yaşayan şair küçük yaşta babasını kaybetti. Ardından bu kenar mahallede ufacık ahşap evlerde oturdu. İstanbul’un hemen hemen her muhitinde oturmuş bir insan olan Mehmet Akif, parasızlık yükünden, mekteb-i mülkiyeyi değil baytar mektebinde okumuştur. Gençlik yıllarında yoksulluk, yalnızlık, yaşlılık, hastalık, zulüm, sahipsizlik ile ilgili şeyleri anlattı.”
Konuya dair Safahat şiirinden alıntı yapan Çobanoğlu, Mehmet Akif’in şu dizelerini aktardı:
“Şiir için ‘göz yaşı’ derler; onu bilmem, yalnız,
Acizliğimin gözyaşıdır bence bütün eserlerim!
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar dertliyim!
Oku, şâyed sana bir duygulu yürek lâzımsa;
Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa”
“Akif, Acının Ötesine Geçip Merhametin Gösterilmesi Taraftarıdır”
Mehmet Akif’in edebi hayatının ilerleyen dönemlerinde şiirlerinin temasının İslam birliği, Batı medeniyeti karşısındaki durumumuz üzerine olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Çobanoğlu, “Mehmet Akif, Osmanlı Devleti’nin trajik çöküşüne şahit oldu. Bu çöküşü kimse Akif kadar derinden hissedip belki de yaşamadı. Kaybedilen değerlere onun kadar kimse şahsıyla veya eserleriyle gözyaşı dökmemiş olabilir. Yani acının ötesine geçip merhametin gösterilmesi taraftarıdır Akif. Sosyal gerçekçi bir bakış açısı benimseyen şair, objektif, gözleme ve ayrıntıya dayalı tablolar çizer. Merhamet duygusunun zirveye çıktığı yerlerde şair, öfkesini, isyanını susturamaz” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Çobanoğlu, konuşmasını bitirirken şu sözleri dile getirdi:
“Manzumelerde değişmeyen tek tavır ise Mehmet Akif’in duruşunu hep yoksuldan, kimsesizden, haksızlığa uğramıştan, mazlumdan yana koymuş olmasıdır. İşin aslı şu mısralarda gizli:
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım” diyerek konuşmasını bitirdi.
“Mehmet Akif’te Merhamet Duygusu” başlıklı panel, katılımcıların sorularının cevaplandırılmasıyla sonlandırıldı.