Vicdanlar bir olunca…
Yürekler toplu atıyor…
Herkes aynı duyguyu farklı cümlelerle ifade ediyor
Bugün Gazze’de insanlık suçu işleniyor ki insanlığın en masum hali çocuk halini katledenlerin destekçileri, dostları, suskunları hepiniz suçlusunuz dememek mümkün mü?
Gazze’de yaşanan insanlık trajedisi karşısında zalimlere karşı bir olmamak, birlikte olmamak, birlikte ses vermemek mümkün mü?..
Biz biriz…
Kudüste bizim…
Gazze’de bizim…
Filistin bizim…
Dünyanı her yanındaki mazlumlar bizim
İşte bu yazıyı hepimizin ortak duyguları olarak toplumun çok farklı kesimlerinden duyarlı kişilere ait sosyal medya paylaşımlarından birleştirerek toplu atan yürekler adına paylaşıyorum . Pek çok farklı isimden çıkan cümleler birarada aynı amaca hizmet etmekte ne mutlu aynı duyguya sahip olan yüreklerle beraber yaşıyoruz .
Bu davaya hizmetkar bir garip Mahmut Çelik yazısı değil..
Daha fazlasının yazısı.
Dünyanın farklı coğrafyalarında yüreği Kudüs için atanların yazısı
Sen, ben o…
Hepimizin..
Çünkü bu davanın seni beni yok İnsanlığın davası
Buyurun..
Yıl 1947. Soykırımdan kurtulmuş Yahudileri taşıyan bir geminin Filistin kıyılarına vardığında üzerinde şunlar yazıyor:
"Almanlar ailelerimizi yok etti, siz umutlarımızı yok etmeyin."
Bu bir Yahudi-Hitler tiyatrosuydu. Hitler, Yahudileri katlediyormuş gibi yaparak Yahudilerin Filistin'e göç etmesini sağladı. Bu arada gitmek istemeyen Yahudiler öldürüldü. Bu sayede oluşan korku herkesin güvende olmak için İsrail'e gitmesi gerektiği algısına hizmet etti . Bugün Filistin'de yaşanan katliamların en büyük ortağı ve sorumlusu Almanlardır . Bugünde yaptıkları açıklamalarla bu görevlerine devam etmektedirler
2 bin Filistinlinin katledildiği 'Sabra ve Şatilla' Katliamının kan içicisi Kasap Şaron da Filistinlileri katlederken, köyleri yakıp yıkarken, bebekleri kundağında boğarken bunu; Siyonizmin ve destekçisi Batı'nın çöplüğü ardına sığınarak ve kendini, zulmünün yaptırımından riyakâr dünya devletlerinin suskunluğunda muhafaza edebileceğini zannederek icra ediyordu.
Bütün katliam destekçilerini ardında bırakıp komaya girdi, defalarca kafa tası kırılarak ameliyat edildi, kimbilir "bırakın da öleyim" çığlıkları attı içinden de o katil dostları sesini duyamadı.
8 yıl boyunca ölemedi de bizim ölmüşlerimizin yüzündeki nûr ve canlılığın esamesi okunmadı yüzünde...
Bir ceset çöplüğü hâlinde, kimsenin duyamayacağı çığlıklar atarak asıl azabına doğru transfer oldu.
Zulmettiğinizi zannettiğiniz çocukların cennet bahçelerindeki neşelerini bilemediğiniz gibi; böyle zalimlerin de komada geçirdikleri ya da son nefesi verirken deneyimledikleri o muazzam zamanların nasıl bir azap olduğunu elbette ancak Yaradan bilir.
ABD eski Dışişleri Bakanı göçmen bir Yahudi olan Madeleine Albright'a sormuşlardı;
"Irak'a uygulanan ambargo yüzünden 500 bin bebek öldü. Ne diyeceksiniz?"
Albright; "ABD Irak politikaları doğruydu. Buna değdi!”
Bu sefer kaç bebeğin ölmesine değer?!
Ama bizim de bildiğimiz, iman ettiğimiz bir şey var ki: "Şüphesiz Rabbinin azabı çok çetindir." (Ra'd / 6)
Yıktığınız gibi yıkılacaksınız!
İsrail-Filistin çatışması tarihsel
Sebepleri olabilir Şu anda tanık olduğumuz şeyde oldukça basit:
İşgal ve baskı altındaki bir halk, Batı dünyasının tam desteklediği nükleer bir devlet tarafından yok ediliyor. Bu hiçbir zaman eşit bir mücadele olmadı ve şu anda yaşadığımız büyük katliam.
En geniş noktası 25 mil uzunluğunda ve 7,5 mil genişliğinde bir toprak parçasına sadece 6 günde 6.000 bomba atıldı.
Bütün mahalleler yerle bir edildi. Aileler silindi. Hastaneler yaralıların ağırlığı altında çöktü.
2 milyonluk bir nüfusun içinde - bunların yarısı çocuk - %70'i mülteci oldu. Şimdi, 1 milyon kişinin zorla göç ettirilmesi söz konusu. Zorla göç veya ölüm seçeneği, etnik temizliktir.
Bu vahşet artık bir soykırım olarak kabul edilmelidir.
1917'de, Gazze savaşlarında şehit düşen Osmanlı askerlerinin cep defterleri İngilizler tarafından toplanır.
Bir şehit Osmanlı subayının defterinde gelecek nesillere şu not yazılıdır:
"Sizden Fatiha beklemiyoruz.
İntikam... Ah intikam..."
Kudüs; küffârın Müslümansız bulamayacağı, İslâm’la göbek bağını kesip atamayacağı kadar bizimdir.
Gazze'nin bırakılması demek, terörist devlet işbirlikçisi PKK'nın şuan oyaladığı güney sınırlarımıza daha çabuk gel demektir.
Ve Siyonistin sözde Arzı Mevud'un sınırlarında kalan Ülkemizin Güney doğusuna da bir an önce gel demektir..!
Bölge ülkelerinin kendi topraklarını korumak için acil birleşip İsrail belasına dur demeli..!
Hamas'tan ağır bir darbe yiyen
bu asırlık cereat bölge ülkelerinin birliği halinde 1 saatte bitecektir, 1 saatte..!
Dünyanın erdemli, vicdanlı makul insanları dayanışma içinde olmalı artık.
Din, dil, ırk ayrımı yapmadan dünyada şiddete, işgale, teröre, sömürüye karşı olan herkesle ortak platformlar kurulmalı
İslam ülkeleri ataleti, sefaleti ve cehaleti üzerinden atmanın yollarını bulmalı.
Sömürge ve işgal politikası izleyen her devlet dışlanmalı, o devletin halkı uyandırılmalı.
Teknolojiye ve bilime hakim olmazsak dijital köle olacağımız artık idrak edilmeli.
Türkiye bu krizi en iyi yöneten, en tutarlı siyaset izleyen ve mazlumun sesini dünyaya duyuran çok kıymetli bir ülkedir. Kıymetini bilelim.
Bir kez daha gördük..
Bir kez daha yaşıyoruz..
Böylesine çirkin…
Böylesine alçak…
Böylesine ahlaksız…
Böylesine ruhsuz…
Böylesine vicdansız…
Böylesine şerefsiz..
Böylesine..
Haklı olanın değil güçlü olanın kazandığı…
Dünya düzeninde…
HİÇ BİR AYIRIM YAPMADAN
MAZLUMLARIN GÜR SESİ OLAN
KİMSESİZLERİN KİMSESİ OLMAYI KENDİNE GÖREV SAYAN
SADECE İNSANA DEĞER VEREN
BİR CUMHURBAŞKANINA SAHİP OLDUĞUMUZ İÇİN GURURLANALIM
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, 1913 tarihli şiirinde, yani yüz yılı aşkın bir zaman evvel yazdığı şiirde hem hastalığı teşhis etmiş hem de tedavi yollarını göstermişti..
Bakın ne diyor..
"Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyetin altında tutan İslam'ı,
Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez.
Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.
Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,
Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.
Diye dursun atalar: 'Kal'a içinden alınır.'
Yok ki hiç bir kişiden... Millet-i merhume sağır!
Bir değil mahvedilen devlet-i İslamiyye...
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
Bırakın eski hükümetleri meydandakiler
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.
İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!
İşte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi."
Sevgili dostlar işte bütün mesele budur
Yürekler toplu atıyor…
Herkes aynı duyguyu farklı cümlelerle ifade ediyor
Bugün Gazze’de insanlık suçu işleniyor ki insanlığın en masum hali çocuk halini katledenlerin destekçileri, dostları, suskunları hepiniz suçlusunuz dememek mümkün mü?
Gazze’de yaşanan insanlık trajedisi karşısında zalimlere karşı bir olmamak, birlikte olmamak, birlikte ses vermemek mümkün mü?..
Biz biriz…
Kudüste bizim…
Gazze’de bizim…
Filistin bizim…
Dünyanı her yanındaki mazlumlar bizim
İşte bu yazıyı hepimizin ortak duyguları olarak toplumun çok farklı kesimlerinden duyarlı kişilere ait sosyal medya paylaşımlarından birleştirerek toplu atan yürekler adına paylaşıyorum . Pek çok farklı isimden çıkan cümleler birarada aynı amaca hizmet etmekte ne mutlu aynı duyguya sahip olan yüreklerle beraber yaşıyoruz .
Bu davaya hizmetkar bir garip Mahmut Çelik yazısı değil..
Daha fazlasının yazısı.
Dünyanın farklı coğrafyalarında yüreği Kudüs için atanların yazısı
Sen, ben o…
Hepimizin..
Çünkü bu davanın seni beni yok İnsanlığın davası
Buyurun..
Yıl 1947. Soykırımdan kurtulmuş Yahudileri taşıyan bir geminin Filistin kıyılarına vardığında üzerinde şunlar yazıyor:
"Almanlar ailelerimizi yok etti, siz umutlarımızı yok etmeyin."
Bu bir Yahudi-Hitler tiyatrosuydu. Hitler, Yahudileri katlediyormuş gibi yaparak Yahudilerin Filistin'e göç etmesini sağladı. Bu arada gitmek istemeyen Yahudiler öldürüldü. Bu sayede oluşan korku herkesin güvende olmak için İsrail'e gitmesi gerektiği algısına hizmet etti . Bugün Filistin'de yaşanan katliamların en büyük ortağı ve sorumlusu Almanlardır . Bugünde yaptıkları açıklamalarla bu görevlerine devam etmektedirler
2 bin Filistinlinin katledildiği 'Sabra ve Şatilla' Katliamının kan içicisi Kasap Şaron da Filistinlileri katlederken, köyleri yakıp yıkarken, bebekleri kundağında boğarken bunu; Siyonizmin ve destekçisi Batı'nın çöplüğü ardına sığınarak ve kendini, zulmünün yaptırımından riyakâr dünya devletlerinin suskunluğunda muhafaza edebileceğini zannederek icra ediyordu.
Bütün katliam destekçilerini ardında bırakıp komaya girdi, defalarca kafa tası kırılarak ameliyat edildi, kimbilir "bırakın da öleyim" çığlıkları attı içinden de o katil dostları sesini duyamadı.
8 yıl boyunca ölemedi de bizim ölmüşlerimizin yüzündeki nûr ve canlılığın esamesi okunmadı yüzünde...
Bir ceset çöplüğü hâlinde, kimsenin duyamayacağı çığlıklar atarak asıl azabına doğru transfer oldu.
Zulmettiğinizi zannettiğiniz çocukların cennet bahçelerindeki neşelerini bilemediğiniz gibi; böyle zalimlerin de komada geçirdikleri ya da son nefesi verirken deneyimledikleri o muazzam zamanların nasıl bir azap olduğunu elbette ancak Yaradan bilir.
ABD eski Dışişleri Bakanı göçmen bir Yahudi olan Madeleine Albright'a sormuşlardı;
"Irak'a uygulanan ambargo yüzünden 500 bin bebek öldü. Ne diyeceksiniz?"
Albright; "ABD Irak politikaları doğruydu. Buna değdi!”
Bu sefer kaç bebeğin ölmesine değer?!
Ama bizim de bildiğimiz, iman ettiğimiz bir şey var ki: "Şüphesiz Rabbinin azabı çok çetindir." (Ra'd / 6)
Yıktığınız gibi yıkılacaksınız!
İsrail-Filistin çatışması tarihsel
Sebepleri olabilir Şu anda tanık olduğumuz şeyde oldukça basit:
İşgal ve baskı altındaki bir halk, Batı dünyasının tam desteklediği nükleer bir devlet tarafından yok ediliyor. Bu hiçbir zaman eşit bir mücadele olmadı ve şu anda yaşadığımız büyük katliam.
En geniş noktası 25 mil uzunluğunda ve 7,5 mil genişliğinde bir toprak parçasına sadece 6 günde 6.000 bomba atıldı.
Bütün mahalleler yerle bir edildi. Aileler silindi. Hastaneler yaralıların ağırlığı altında çöktü.
2 milyonluk bir nüfusun içinde - bunların yarısı çocuk - %70'i mülteci oldu. Şimdi, 1 milyon kişinin zorla göç ettirilmesi söz konusu. Zorla göç veya ölüm seçeneği, etnik temizliktir.
Bu vahşet artık bir soykırım olarak kabul edilmelidir.
1917'de, Gazze savaşlarında şehit düşen Osmanlı askerlerinin cep defterleri İngilizler tarafından toplanır.
Bir şehit Osmanlı subayının defterinde gelecek nesillere şu not yazılıdır:
"Sizden Fatiha beklemiyoruz.
İntikam... Ah intikam..."
Kudüs; küffârın Müslümansız bulamayacağı, İslâm’la göbek bağını kesip atamayacağı kadar bizimdir.
Gazze'nin bırakılması demek, terörist devlet işbirlikçisi PKK'nın şuan oyaladığı güney sınırlarımıza daha çabuk gel demektir.
Ve Siyonistin sözde Arzı Mevud'un sınırlarında kalan Ülkemizin Güney doğusuna da bir an önce gel demektir..!
Bölge ülkelerinin kendi topraklarını korumak için acil birleşip İsrail belasına dur demeli..!
Hamas'tan ağır bir darbe yiyen
bu asırlık cereat bölge ülkelerinin birliği halinde 1 saatte bitecektir, 1 saatte..!
Dünyanın erdemli, vicdanlı makul insanları dayanışma içinde olmalı artık.
Din, dil, ırk ayrımı yapmadan dünyada şiddete, işgale, teröre, sömürüye karşı olan herkesle ortak platformlar kurulmalı
İslam ülkeleri ataleti, sefaleti ve cehaleti üzerinden atmanın yollarını bulmalı.
Sömürge ve işgal politikası izleyen her devlet dışlanmalı, o devletin halkı uyandırılmalı.
Teknolojiye ve bilime hakim olmazsak dijital köle olacağımız artık idrak edilmeli.
Türkiye bu krizi en iyi yöneten, en tutarlı siyaset izleyen ve mazlumun sesini dünyaya duyuran çok kıymetli bir ülkedir. Kıymetini bilelim.
Bir kez daha gördük..
Bir kez daha yaşıyoruz..
Böylesine çirkin…
Böylesine alçak…
Böylesine ahlaksız…
Böylesine ruhsuz…
Böylesine vicdansız…
Böylesine şerefsiz..
Böylesine..
Haklı olanın değil güçlü olanın kazandığı…
Dünya düzeninde…
HİÇ BİR AYIRIM YAPMADAN
MAZLUMLARIN GÜR SESİ OLAN
KİMSESİZLERİN KİMSESİ OLMAYI KENDİNE GÖREV SAYAN
SADECE İNSANA DEĞER VEREN
BİR CUMHURBAŞKANINA SAHİP OLDUĞUMUZ İÇİN GURURLANALIM
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, 1913 tarihli şiirinde, yani yüz yılı aşkın bir zaman evvel yazdığı şiirde hem hastalığı teşhis etmiş hem de tedavi yollarını göstermişti..
Bakın ne diyor..
"Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyetin altında tutan İslam'ı,
Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez.
Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.
Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,
Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.
Diye dursun atalar: 'Kal'a içinden alınır.'
Yok ki hiç bir kişiden... Millet-i merhume sağır!
Bir değil mahvedilen devlet-i İslamiyye...
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
Bırakın eski hükümetleri meydandakiler
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.
İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!
İşte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi."
Sevgili dostlar işte bütün mesele budur