Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'ndaki konuşmasına, "Eski adıyla Yassıada'ya, milletimizin verdiği ismiyle 'yaslı ada'ya, bizim dönüştürdüğümüz haliyle Demokrasi ve Özgürlükler Adası'na hoşgeldiniz." diyerek başladı.
Yassıada'nın önce "yaslı ada"ya ardından Demokrasi ve Özgürlükler Adası'na dönüşme sürecinin, aynı zamanda Türkiye'nin son 60 senelik siyasi tarihinin de bir özeti olduğunu belirten Erdoğan, "Uzun ve yıpratıcı savaş yıllarının ardından varını yoğunu ortaya koyarak İstiklal Harbi'ni zafere ulaştıran Türk milleti demokrasi mücadelesini de aynı kararlılıkla sürdürmüştür." diye konuştu.Erdoğan, genel merkez tarafından hazırlanan ve katılımcılara dağıtılan broşürde Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne Türkiye'nin çok partili siyasi hayata geçiş tecrübesini ve bu süreçte yaşanan dönüm noktalarının yer aldığını kaydetti.
Sadece darbeciler ve muhtıracılar değil, onları teşvik eden, tahrik eden, onlarla kol kola yürüyen siyasetçi profili de aynı şekilde varlığını sürdürmektedir. Bunlarla beraber monşerler de var. Hep birlikte çalıştılar, aynı merkezden yönetildiler. Bu zihniyet, her dönemde gücü milli irade yerine darbecilerden almayı tercih etmiş, iktidarı sandıkta değil, silahların, darağaçlarının gölgesinde elde etmenin peşinde koşmuştur. Bu zihniyet, ülkeyi demokratik yollarla kazandığı meşru iktidarla değil, vesayet araçlarıyla yönetmeyi özellikle çalışmayı alışkanlık haline getirmiştir. Bunlar sıkıştıkları her durumda ülkede kargaşa ve huzursuzluk çıkartarak, darbecilere selam durmaya, darbeyi ima etmeye yönelmişlerdir. 'CHP artı ordu eşittir darbe' diye kurulan denklemin sahipleri, bu faşist zihniyetlerini pervasızca sergilemekten de çekinmemişlerdir. Namlı 27 Mayısçılar yıllar sonra yaptıkları açıklamalarda kendilerini CHP yöneticileriyle bu partinin desteğindeki dergi ve gazetelerin kışkırttığını açıkça ifade etmişlerdir."
Bu üslubu yıllardır CHP'nin nice yöneticilerinden duymaya devam ettiklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hatırlarsanız 28 Şubat muhtırasına, 'Bizim tespitlerimiz de farklı değil diyen şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz' diyen dönemin CHP'li yöneticileri darbecilerden daha büyük bir şevkle sahip çıkmışlardır. AK Parti'ye Meclis'te Cumhurbaşkanı seçtirmemek için 'sakın ha' naraları atanlar, güya miting adı altında ortaoyunu sergileyenler, brifinglerde ip gibi sıraya geçenler de yine bunlardır. FETÖ'cülerin 17-25 Aralık emniyet-yargı girişimi için ortaya saçtıkları malzemelere dört elle sarılıp, montaj ürünü kasetlerle aylarca Meclis'in itibarını ayaklar altına alanlar yine bunlardır. Cumhuriyet tarihinde ülkemizde yaşanan en büyük ihanetlerden biri olan 15 Temmuz darbe girişimini 'kontrollü darbe' diyerek, 'tiyatro' diyerek küçümseyen, bu tehdide karşı alınan tedbirleri 'sivil darbe' diyerek engellemeye çalışan, yine bunlardır. Tankların arasından kaçıp giden, Bakırköy'e sığınan yine bunlardır. Daha geçen gün bir erken seçimle veya başka bir şekilde iktidar değişikliğinden söz eden yine bunlardır. Meclis'te, darbe ile buluşmaktan söz eden şiirler okuyanlar yine bunlardır. Bizi indirmekten ve vatana ihanetle yargılamaktan söz edenler yine bunlardır. Sosyal medya hesaplarından 'Darbeler zaruretler doğmadan yapılmamıştır, maalesef bugün böyle bir zaruret vardır.' diyerek Milli Şeflerinin izinden gittiklerini gösterenler yine bunlardır. Birkaç hafta önce bizi merhum Menderes'in akıbetiyle tehdit edenler yine bunlardır."
Çeşitli çevreler tarafından darbe iması ile yürütülen tüm kirli girişimlerin CHP yönetimi tarafından desteklendiğini dile getiren Erdoğan, "CHP temsilcileri darbe güzellemesi yaparken her yakalandıklarından ise 'yapay gündem' diyerek işin içinden sıyrılmaya kalkmışlardır. Ama şunu bilmiyorlardı, biz bu yola çıkarken kefenimizi giyerek çıktık, onlar bunun farkında değil. Çünkü biz şunu da biliyoruz 'Her nefis ölümü tadıcıdır.' Akıbetimiz bu. Bundan kaçmak yok. Öyleyse biz ölümü korkutanlardan olacağız ve bu yola da böyle devam edeceğiz." dedi.
Anayasa çalışmaları
Milletin değerlerine husumet, demokrasiye ve milli iradeye güvensizlik, darbecilik, ülke düşmanları ile kol kola yürüme hastalığının CHP yöneticilerinin adeta genlerine işlediğini anlatan Erdoğan, "Darbeci zihniyetin panzehiri, milli iradenin güçlenmesidir. Tarihimizin en büyük yönetim reformlarından biri olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bu doğrultuda önemli bir adım attık. Ama çok rahatsız oldular. İnşallah yeni ve sivil anayasayla bu adımı kalıcı hale getirerek, ülkemizi demokraside en üst lige çıkartacağız." diye konuştu.
Hem Cumhurbaşkanlığı hem AK Parti olarak bu konudaki çalışmaları titizlikle sürdürdüklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Cumhur İttifakı'ndaki ortağımız MHP, BBP hepsi bu çsunalışmayı sürdürüyor. MHP'den bu çalışmayla ilgili neticeyi Sayın Genel Başkan'dan aldım. Ortağımız MHP, kendi taslağını bize böylece sunmuş oldu. Diğer partilerin de bu yönde hazırlıkları olduğunu biliyoruz. Bizim çalışmamız da bitti. Aynı şekilde biz de kendilerine bunu sunacağız. İnşallah yıl sonuna doğru tüm bu metinleri bir araya getirerek kapsamlı bir şekilde değerlendirecek ve ortak bir teklif haline dönüştürmenin yollarını arayacağız. Amacımız Meclis'teki tüm partilerin yeni ve sivil anayasa çalışmalarına yapıcı, etkin, samimi destek vermeleridir. Şayet böyle geniş bir uzlaşmayla yeni anayasayı Meclis'te kabul ettirip milletimizin takdirine sunabilirsek çok çok güzel olacaktır. Arzu ettiğimiz şekilde bir uzlaşma zemini oluşmazsa Cumhur İttifakı olarak bizi destekleyen diğer partilerle birlikte kendi hazırlığımızı milletin takdirine sunmakta kararlıyız."
Darbeciler ve onların cesaret kaynağı olan darbeci siyasi zihniyetin kendi hırsları uğruna ülkeyi ateşe vermekten, Türkiye'nin demokrasisini ve kalkınmasını baltalamaktan çekinmediğini anlatan Erdoğan, "Ülkemizde ne zaman demokrasi güçlenmişse, milli iradenin üstünlüğü ilkesiyle siyaset biçimlenmişse, Türkiye kalkınmış, büyümüş, gelişmiş, vatandaşlarımız eserle ve hizmetle tanışmıştır. Darbe ve vesayet dönemlerinde ise bu süreç kesintiye uğramış, halkımız yoksullaşmış, hizmetler ihmal edilmiş, yatırımlar yavaşlamıştır, ülke gerilemiştir." diye konuştu.
Erdoğan, ekonominin hem çöküntüye maruz kaldığı hem IMF gibi uluslararası kuruluşların vesayetine girdiği dönemlerin ülkenin darbecilerin ve darbeci zihniyetin eline düştüğü yıllara denk geldiğini dile getirerek, şunları söyledi:
"Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki kalkınma hamleleri ve heyecanları tek parti döneminde mevcut fabrikaların kapatılmasından girişimcilerin önlerinin kesilmesine uzanan bir hüsrana dönüşmüştür. Türkiye'yi gelecekte çok farklı bir lige çıkartacak olan uçak, otomobil, dizel motor üretimi, yeraltı kaynaklarının keşfi ve değerlendirilmesi, üretime ve ihracata dayalı ekonominin kurulması gibi atılımlar hep CHP zihniyeti ve onun ikizi olan darbeciler tarafından akamete uğratılmıştır. Bilinçli olarak ülke geri kalmışlığa, millet sefalete mahkum edilmiştir. Demokrat Parti'nin kuruluş yıllarında CHP'nin en büyük itirazı, bu partinin ilçelere, köylere kadar teşkilatlanarak milletimize doğruları anlatmak, ülkenin kalkınması için gereken uyanışı sağlamak istemesine mani olmak olmuştur. Bizzat İnönü 1946 seçimleri öncesinde, 'Ben ihtilalci ve Kuvayi Milliyeci İsmetim, 3-5 çapulcuya maskara etmeyeceğiz, muvaffak olamazsak eski usulde devam ederiz.' diyerek darbe sopasını peşinen göstermiştir. Açık oy, gizli tasnif... Bu usulle yapılan 1946 seçimlerinin sonuçlarını tahmin etmek herhalde zor değildir. Buna karşılık gizli oy, açık tasnif yöntemiyle yapılan ilk seçimde tüm hilelere ve baskılara rağmen Demokrat Parti 'Yeter, söz milletin.' diyerek iktidara gelmiştir."
Yassıada'nın önce "yaslı ada"ya ardından Demokrasi ve Özgürlükler Adası'na dönüşme sürecinin, aynı zamanda Türkiye'nin son 60 senelik siyasi tarihinin de bir özeti olduğunu belirten Erdoğan, "Uzun ve yıpratıcı savaş yıllarının ardından varını yoğunu ortaya koyarak İstiklal Harbi'ni zafere ulaştıran Türk milleti demokrasi mücadelesini de aynı kararlılıkla sürdürmüştür." diye konuştu.Erdoğan, genel merkez tarafından hazırlanan ve katılımcılara dağıtılan broşürde Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne Türkiye'nin çok partili siyasi hayata geçiş tecrübesini ve bu süreçte yaşanan dönüm noktalarının yer aldığını kaydetti.
"Hep birlikte çalıştılar, aynı merkezden yönetildiler"
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile başlayan, Serbest Fırka ile süren, Demokrat Parti ile sonuca ulaşan milli iradenin üstünlüğünü tesis etme mücadelesinin önünün, sürekli darbelerle kesilmeye çalışıldığını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Türkiye'ye siyasi, sosyal ve ekonomik bakımından ağır bedeller ödeten darbeler silsilesinin ilki olan 1960 darbesi, aradan geçen 60 yılı aşkın süreye rağmen milletimizin kalbinde hala kanayan bir yaradır. Ülkemizi darbenin eşiğine getiren zihniyetin varlığını halen devam ettirdiğini görmemiz ise ayrıca bir üzüntü kaynağıdır. Darbeden birkaç hafta önce Menderes'e gönderilen muhtıra mahiyetindeki mektupta ifade edilen görüşler ve kullanılan üslup ile 1971 muhtırasında, 1980 darbesi öncesinde, 28 Şubat 1997 muhtırasında, 27 Nisan 2007 bildirisinde, hatta son emekli amiraller açıklamasında sergilenen yaklaşım hep aynıdır. Merkez aynı değişen bir şey yok.Sadece darbeciler ve muhtıracılar değil, onları teşvik eden, tahrik eden, onlarla kol kola yürüyen siyasetçi profili de aynı şekilde varlığını sürdürmektedir. Bunlarla beraber monşerler de var. Hep birlikte çalıştılar, aynı merkezden yönetildiler. Bu zihniyet, her dönemde gücü milli irade yerine darbecilerden almayı tercih etmiş, iktidarı sandıkta değil, silahların, darağaçlarının gölgesinde elde etmenin peşinde koşmuştur. Bu zihniyet, ülkeyi demokratik yollarla kazandığı meşru iktidarla değil, vesayet araçlarıyla yönetmeyi özellikle çalışmayı alışkanlık haline getirmiştir. Bunlar sıkıştıkları her durumda ülkede kargaşa ve huzursuzluk çıkartarak, darbecilere selam durmaya, darbeyi ima etmeye yönelmişlerdir. 'CHP artı ordu eşittir darbe' diye kurulan denklemin sahipleri, bu faşist zihniyetlerini pervasızca sergilemekten de çekinmemişlerdir. Namlı 27 Mayısçılar yıllar sonra yaptıkları açıklamalarda kendilerini CHP yöneticileriyle bu partinin desteğindeki dergi ve gazetelerin kışkırttığını açıkça ifade etmişlerdir."
"Biz bu yola çıkarken kefenimizi giyerek çıktık"
"CHP'nin 'Milli şef' diyerek yere göğe sığdıramadığı İsmet İnönü'nün 27 Mayıs darbesinin hemen öncesinde TBMM'de yaptığı bir konuşmayı paylaşmak istiyorum." diyen Erdoğan, İnönü'nün, "Buraya gelirken dışarıda Meclis binasını kuşatmış bir tabur asker gördüm. Başlarında genç bir binbaşı vardı. Sizler, benden korkuyorsunuz ama dışarıya getirdiğiniz askerleri kumanda eden binbaşıdan da korkuyorsunuz. Korktuğunuzu, ona güvenmediğinizi ispat etmek için size şöyle bir teklifim var. Çağırın binbaşıyı, beni alıp götürmesini söyleyin. Bakalım emrinize itaat edecek mi? Size bunun aksi bir teklifim de var. Binbaşıyı ben çağırayım ve Meclis'i feshettireyim. Bunu ister misiniz? İhtilal olacak ve siz bundan kurtulamayacaksınız." sözlerini hatırlattı.Bu üslubu yıllardır CHP'nin nice yöneticilerinden duymaya devam ettiklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hatırlarsanız 28 Şubat muhtırasına, 'Bizim tespitlerimiz de farklı değil diyen şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz' diyen dönemin CHP'li yöneticileri darbecilerden daha büyük bir şevkle sahip çıkmışlardır. AK Parti'ye Meclis'te Cumhurbaşkanı seçtirmemek için 'sakın ha' naraları atanlar, güya miting adı altında ortaoyunu sergileyenler, brifinglerde ip gibi sıraya geçenler de yine bunlardır. FETÖ'cülerin 17-25 Aralık emniyet-yargı girişimi için ortaya saçtıkları malzemelere dört elle sarılıp, montaj ürünü kasetlerle aylarca Meclis'in itibarını ayaklar altına alanlar yine bunlardır. Cumhuriyet tarihinde ülkemizde yaşanan en büyük ihanetlerden biri olan 15 Temmuz darbe girişimini 'kontrollü darbe' diyerek, 'tiyatro' diyerek küçümseyen, bu tehdide karşı alınan tedbirleri 'sivil darbe' diyerek engellemeye çalışan, yine bunlardır. Tankların arasından kaçıp giden, Bakırköy'e sığınan yine bunlardır. Daha geçen gün bir erken seçimle veya başka bir şekilde iktidar değişikliğinden söz eden yine bunlardır. Meclis'te, darbe ile buluşmaktan söz eden şiirler okuyanlar yine bunlardır. Bizi indirmekten ve vatana ihanetle yargılamaktan söz edenler yine bunlardır. Sosyal medya hesaplarından 'Darbeler zaruretler doğmadan yapılmamıştır, maalesef bugün böyle bir zaruret vardır.' diyerek Milli Şeflerinin izinden gittiklerini gösterenler yine bunlardır. Birkaç hafta önce bizi merhum Menderes'in akıbetiyle tehdit edenler yine bunlardır."
Çeşitli çevreler tarafından darbe iması ile yürütülen tüm kirli girişimlerin CHP yönetimi tarafından desteklendiğini dile getiren Erdoğan, "CHP temsilcileri darbe güzellemesi yaparken her yakalandıklarından ise 'yapay gündem' diyerek işin içinden sıyrılmaya kalkmışlardır. Ama şunu bilmiyorlardı, biz bu yola çıkarken kefenimizi giyerek çıktık, onlar bunun farkında değil. Çünkü biz şunu da biliyoruz 'Her nefis ölümü tadıcıdır.' Akıbetimiz bu. Bundan kaçmak yok. Öyleyse biz ölümü korkutanlardan olacağız ve bu yola da böyle devam edeceğiz." dedi.
Anayasa çalışmaları
Milletin değerlerine husumet, demokrasiye ve milli iradeye güvensizlik, darbecilik, ülke düşmanları ile kol kola yürüme hastalığının CHP yöneticilerinin adeta genlerine işlediğini anlatan Erdoğan, "Darbeci zihniyetin panzehiri, milli iradenin güçlenmesidir. Tarihimizin en büyük yönetim reformlarından biri olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bu doğrultuda önemli bir adım attık. Ama çok rahatsız oldular. İnşallah yeni ve sivil anayasayla bu adımı kalıcı hale getirerek, ülkemizi demokraside en üst lige çıkartacağız." diye konuştu.
Hem Cumhurbaşkanlığı hem AK Parti olarak bu konudaki çalışmaları titizlikle sürdürdüklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Cumhur İttifakı'ndaki ortağımız MHP, BBP hepsi bu çsunalışmayı sürdürüyor. MHP'den bu çalışmayla ilgili neticeyi Sayın Genel Başkan'dan aldım. Ortağımız MHP, kendi taslağını bize böylece sunmuş oldu. Diğer partilerin de bu yönde hazırlıkları olduğunu biliyoruz. Bizim çalışmamız da bitti. Aynı şekilde biz de kendilerine bunu sunacağız. İnşallah yıl sonuna doğru tüm bu metinleri bir araya getirerek kapsamlı bir şekilde değerlendirecek ve ortak bir teklif haline dönüştürmenin yollarını arayacağız. Amacımız Meclis'teki tüm partilerin yeni ve sivil anayasa çalışmalarına yapıcı, etkin, samimi destek vermeleridir. Şayet böyle geniş bir uzlaşmayla yeni anayasayı Meclis'te kabul ettirip milletimizin takdirine sunabilirsek çok çok güzel olacaktır. Arzu ettiğimiz şekilde bir uzlaşma zemini oluşmazsa Cumhur İttifakı olarak bizi destekleyen diğer partilerle birlikte kendi hazırlığımızı milletin takdirine sunmakta kararlıyız."
Darbeciler ve onların cesaret kaynağı olan darbeci siyasi zihniyetin kendi hırsları uğruna ülkeyi ateşe vermekten, Türkiye'nin demokrasisini ve kalkınmasını baltalamaktan çekinmediğini anlatan Erdoğan, "Ülkemizde ne zaman demokrasi güçlenmişse, milli iradenin üstünlüğü ilkesiyle siyaset biçimlenmişse, Türkiye kalkınmış, büyümüş, gelişmiş, vatandaşlarımız eserle ve hizmetle tanışmıştır. Darbe ve vesayet dönemlerinde ise bu süreç kesintiye uğramış, halkımız yoksullaşmış, hizmetler ihmal edilmiş, yatırımlar yavaşlamıştır, ülke gerilemiştir." diye konuştu.
Erdoğan, ekonominin hem çöküntüye maruz kaldığı hem IMF gibi uluslararası kuruluşların vesayetine girdiği dönemlerin ülkenin darbecilerin ve darbeci zihniyetin eline düştüğü yıllara denk geldiğini dile getirerek, şunları söyledi:
"Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki kalkınma hamleleri ve heyecanları tek parti döneminde mevcut fabrikaların kapatılmasından girişimcilerin önlerinin kesilmesine uzanan bir hüsrana dönüşmüştür. Türkiye'yi gelecekte çok farklı bir lige çıkartacak olan uçak, otomobil, dizel motor üretimi, yeraltı kaynaklarının keşfi ve değerlendirilmesi, üretime ve ihracata dayalı ekonominin kurulması gibi atılımlar hep CHP zihniyeti ve onun ikizi olan darbeciler tarafından akamete uğratılmıştır. Bilinçli olarak ülke geri kalmışlığa, millet sefalete mahkum edilmiştir. Demokrat Parti'nin kuruluş yıllarında CHP'nin en büyük itirazı, bu partinin ilçelere, köylere kadar teşkilatlanarak milletimize doğruları anlatmak, ülkenin kalkınması için gereken uyanışı sağlamak istemesine mani olmak olmuştur. Bizzat İnönü 1946 seçimleri öncesinde, 'Ben ihtilalci ve Kuvayi Milliyeci İsmetim, 3-5 çapulcuya maskara etmeyeceğiz, muvaffak olamazsak eski usulde devam ederiz.' diyerek darbe sopasını peşinen göstermiştir. Açık oy, gizli tasnif... Bu usulle yapılan 1946 seçimlerinin sonuçlarını tahmin etmek herhalde zor değildir. Buna karşılık gizli oy, açık tasnif yöntemiyle yapılan ilk seçimde tüm hilelere ve baskılara rağmen Demokrat Parti 'Yeter, söz milletin.' diyerek iktidara gelmiştir."