Başkan hakan tali yaptığı açıklamada; ''Kıymetli Hemşerilerimiz ve basınımızın güzide mensupları, Bayramlar, Allah’a yakınlığın, Allah rızasına nail olabilmenin, günahlardan arınıp tövbe etmenin en anlam bulduğu zamanların başında gelmektedir. İdrakini yaşadığımız Mübarek Kurban Bayramınızın da bu vesile ile ayrılıkların sona erdiği, birlik ve beraberliğimizin daim olduğu, milletçe ortak kutlayabildiğimiz zamanlar olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz eder Mübarek Kurban Bayramınızı tebrik ederim.
Kıymetli hemşerilerimiz, Kutsal kitabımız Kuran-Kerim Bakara suresi 114. Ayetinde; “Allah'ın mescitlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve mescitlerin harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır.” diye buyrulur ki, bu inananlar için tartışılmaz bir ifadedir. Tarihin her döneminde Türk milleti bu düsturu baş tacı etmiş ve iradesi altında yaşayan toplumun dini ve milli değerlerine sahip çıkmıştır. Cennet Mekan Ceddimiz Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fethi sonrası Hristiyan ahalinin hem dini hem de milli değerlerine saygı göstermiş ve onları fermanı ile güvence altına almıştır. Sırf bu örnek bile gösterir ki Türk Milleti’nin hoşgörüsü de irfanı da merhameti de yüce ve büyüktür. Fakat Türk Milleti bir tek şeye tahammül edemez. Öyle ki her kimse veya topluluk, Kutsal dinimize, kutsal kitabımıza ve Şanlı bayrağımıza el uzatır ise o eli kırmak bizim için olmazsa olmazdır.
Kıymetli basın mensupları, bilindiği üzere Kurban bayramımızın birinci gününde İsveç’te bir cami önünde kutsal kitabımız Kuran-Kerimin yakılması gibi bir hadise vukuu bulmuştur. İşin tuhaf olanı da bu durumun batının çeşitli noktalarında son zamanlarda sıkça yaşanması ve bu durumun sanki bir plan program çerçevesinde yapılmışçasına güvenlik güçlerinin kontrolü altında olmasıdır. Güvenlik güçlerince bu yaşananların adeta izlenmesi ve buna seyirci kalınması bu hadsizliği yapanları adeta cesaretlendirmiş ve benzerlerinin tekrarına sebep olmuştur. “Medeni” Batının sahip olduğu bu düstur, bizlere aslında pek yabancı da değildir. Tarihte onlarca örneği vardır ki bunlardan biri de 1995 de Avrupa’nın göbeğinde Srebrenitza da vukuu bulmuştur. On binlerce Müslüman gözler önünde katledilmiş ve batı “medeni” yüzünü bizlere çok acı bir şekilde göstermiştir. Boşnak Lider Aliya İzzetbegoviç’in ifadesi ile “Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman medenî olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.." sözü geçerliliğini hala korumakta ve sürdürmektedir.
Kıymetli basın mensupları bir kere daha anlaşılmıştır ki, Türkün ve Müslümanın kendisinden başka dostu yoktur. Tüm yaşananlar da ayrıca göstermektedir ki İsveç’te vukuu bulan bu eylemin bireysel bir eylem olmadığıdır. Başta devletimiz ve Müslüman milletler bu eylemi acilen kınamalı hukuk çerçevesinde gerekli adımları atmalıdır. Nacizane tavsiyemizde şudur: Bilindiği üzere İsveç, Nato üyeliğini kazanmak için uzun zamandır çaba sarf etmektedir. Nato’ya katılım sürecinin 4. aşamasında, üye ülkelerin tamamının onayı aranmaktadır. Türkiye ise bir Nato üyesi ülke olarak, İsveç devletinin topraklarında barındırdığı Bölücü terör örgütleri elemanlarının iadesi ve yargılanması ile ilgili çekinceleri doğrultusunda bu süreci askıda tutmaktadır. İşte bunlara bir yenisi daha eklenmiştir. İsveç devleti kendisine çeki düzen vermeli ve Müslümanın kutsalıyla da bayrağıyla da uğraşmaması gerektiğini açıkça ifade etmelidir. Nato süreci ancak anılan bu tüm aşamalar gerçekleştikten sonra tamamlanmalıdır, bu koz da Devletimizin ve Hükümetimizin elindedir.
Sayın basın mensupları ve hemşerilerimiz, sözlerime son verirken, Samsun Bayburt Kültür ve Yardımlaşma Derneği mensupları olarak bizler, her daim devletimizin ve milletimizin yanında olduğumuzu ifade ediyor tekraren mübarek kurban bayramınızı kutlar afiyetler dileriz.'' dedi
Sürmanşet Haber
Kıymetli hemşerilerimiz, Kutsal kitabımız Kuran-Kerim Bakara suresi 114. Ayetinde; “Allah'ın mescitlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve mescitlerin harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır.” diye buyrulur ki, bu inananlar için tartışılmaz bir ifadedir. Tarihin her döneminde Türk milleti bu düsturu baş tacı etmiş ve iradesi altında yaşayan toplumun dini ve milli değerlerine sahip çıkmıştır. Cennet Mekan Ceddimiz Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fethi sonrası Hristiyan ahalinin hem dini hem de milli değerlerine saygı göstermiş ve onları fermanı ile güvence altına almıştır. Sırf bu örnek bile gösterir ki Türk Milleti’nin hoşgörüsü de irfanı da merhameti de yüce ve büyüktür. Fakat Türk Milleti bir tek şeye tahammül edemez. Öyle ki her kimse veya topluluk, Kutsal dinimize, kutsal kitabımıza ve Şanlı bayrağımıza el uzatır ise o eli kırmak bizim için olmazsa olmazdır.
Kıymetli basın mensupları, bilindiği üzere Kurban bayramımızın birinci gününde İsveç’te bir cami önünde kutsal kitabımız Kuran-Kerimin yakılması gibi bir hadise vukuu bulmuştur. İşin tuhaf olanı da bu durumun batının çeşitli noktalarında son zamanlarda sıkça yaşanması ve bu durumun sanki bir plan program çerçevesinde yapılmışçasına güvenlik güçlerinin kontrolü altında olmasıdır. Güvenlik güçlerince bu yaşananların adeta izlenmesi ve buna seyirci kalınması bu hadsizliği yapanları adeta cesaretlendirmiş ve benzerlerinin tekrarına sebep olmuştur. “Medeni” Batının sahip olduğu bu düstur, bizlere aslında pek yabancı da değildir. Tarihte onlarca örneği vardır ki bunlardan biri de 1995 de Avrupa’nın göbeğinde Srebrenitza da vukuu bulmuştur. On binlerce Müslüman gözler önünde katledilmiş ve batı “medeni” yüzünü bizlere çok acı bir şekilde göstermiştir. Boşnak Lider Aliya İzzetbegoviç’in ifadesi ile “Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman medenî olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.." sözü geçerliliğini hala korumakta ve sürdürmektedir.
Kıymetli basın mensupları bir kere daha anlaşılmıştır ki, Türkün ve Müslümanın kendisinden başka dostu yoktur. Tüm yaşananlar da ayrıca göstermektedir ki İsveç’te vukuu bulan bu eylemin bireysel bir eylem olmadığıdır. Başta devletimiz ve Müslüman milletler bu eylemi acilen kınamalı hukuk çerçevesinde gerekli adımları atmalıdır. Nacizane tavsiyemizde şudur: Bilindiği üzere İsveç, Nato üyeliğini kazanmak için uzun zamandır çaba sarf etmektedir. Nato’ya katılım sürecinin 4. aşamasında, üye ülkelerin tamamının onayı aranmaktadır. Türkiye ise bir Nato üyesi ülke olarak, İsveç devletinin topraklarında barındırdığı Bölücü terör örgütleri elemanlarının iadesi ve yargılanması ile ilgili çekinceleri doğrultusunda bu süreci askıda tutmaktadır. İşte bunlara bir yenisi daha eklenmiştir. İsveç devleti kendisine çeki düzen vermeli ve Müslümanın kutsalıyla da bayrağıyla da uğraşmaması gerektiğini açıkça ifade etmelidir. Nato süreci ancak anılan bu tüm aşamalar gerçekleştikten sonra tamamlanmalıdır, bu koz da Devletimizin ve Hükümetimizin elindedir.
Sayın basın mensupları ve hemşerilerimiz, sözlerime son verirken, Samsun Bayburt Kültür ve Yardımlaşma Derneği mensupları olarak bizler, her daim devletimizin ve milletimizin yanında olduğumuzu ifade ediyor tekraren mübarek kurban bayramınızı kutlar afiyetler dileriz.'' dedi
Sürmanşet Haber